Gay Panda :)
8 Ağustos 2021 Pazar
Bobo
Selam blog. Uzun zaman oldu farkındayım. 6 yıl geçmiş. Neler değişti bi bilsen. En son bıraktığım yerden okudum da başlı başına iç acıları yazımışım. Şu an düşündüğümde biraz basit geliyo süreçler ama şu an 32 yaşımdan sesleniyorum ki iyiye giden bişeyler pek olmadı bi süre açıkçası. Neyse hikayeler çok. Ben başlayayım yavaştan.
En son bıraktığım doktor meselesi çoktan kapanmış ve ben günlük ilişkilerle boğuşur konumdayken hornet belasıyla hayatıma devam etmekteydim. Çalıştığım yerden ilçeye sürülmüş ve hayatımı orada devam ettirirken bir gün Antalya'da eğitim var sen gitceksin dediler. Antalya'da 5 yıldızlı otelde eğitim diyince tabi benim dibimin düşmesi ve hemen kabul etmem bir olmuştu. Tek sıkıntım eğitime birlikte gideceğim iş arkadaşımı hiç sevmememdi. Bavullar toplandı uçağa binildi. Antalya'da otele varıldı. Ben köylü ben kezban ilk defa 5 yıldızlı otel görünce tabi salyalarımı gizleyemez olmuştum. odaya yerleşildi falan derken bir de ne göreyim? Üniversiteden en yakın arkadaşım da eğitime gelmiş!!! Bi sevindim bi sevindim sormayın! Bu arada Antalya'ya gelinince ekstradan hornete ayrı bi düştüm tabi. Gerçi otel Antalya'nın bir ilçesinde ve sezon dışı bir noktada olunca pek kısmet çıkmaz diye düşünerek etrafı kolaçan ettim ki nitekim öyleydi. Eğitim bi yandan en yakın arkadaş bi yandan falan derken her şey güzel gidiyoken bir gün hornetten bir mesaj dikkatimi çekti. gayet düzgün bir mesajla muhabbete başlamış ve düzgün bir iletişim kurmak isteyen biri yazmış. Tabi hemen cevap verildi! Sohbet üstüne sohbet derken telefonlaştık whatsappa geçtik. Muhabbet güzel falan derken nudelaştık. Yaş olarak küçük olması beni bi itse de sohbete devam ettik ve karşımdaki kişi ilgisini belli etmekten çekinmedi. Hoş çocuk falan diye düşünüyorum ama ilişkiye inancım kalmadığı için ve dilim yandığı için pek sallamıyorum da bi yandan. Maks sevişirim diye düşünerek sohbete devam ettim. İlgi de hoş tabi. Dursun bu el altında derken Antalya'dan döndüm tabi ama çocuk beni bırakmadı. Sohbete devam etti. istediğini dile getirdi sürekli. Ben de he tamam modunda devam ettim. Muhabbeti güzel ve eğlenceli olduğu için günlük muhabbet çok sıklaştı ve artık sevgili modunda yatarken ve kalkarken de günaydınlar iyi gecelerler falan diye konuşmalar sıklaştı. E tabi ben başka yerde o başka yerde olmaz bu iş dedikçe ben seni elde edicem diye diye sürekli söyleniyodu.
Şans bu ya! 2 hafta sonra tekrar Antalya'ya eğitim çıktı ve beni görevlendirdiler tekrar. Tabi böyle bişey olunca ben de direkt çocuğa haber verdim ben geliyom diye. Pek sevindi pek heyecanlandı. takılmalık bir durum olduğunu bildiğim için en azından vaktim güzel 2 sevişir gezeriz falan diye düşündüm. Bu sefer otobüsle gideyim dedim. haber ettim. şu saatte geliyorum diye. Otogardan alıcam seni dedi. Tamam dedim. Antalya otogara varınca aradım. Ben geldim dedim. O da ben de otogardayım dedi. Sonra karşımdan geldiğini gördüm. İlk izlenime bakarsak pek sarmamıştı beni açıkçası. Neyse panda dedim. zaten haftasonlarını değerlendircen. hoş vakit geçir seviş gerisini sorgulama dedim. Buluştuk ve sarıldık Servise binip arkadaşının evine geçtik. Serviste giderken omzuma başını yasladı ve öyle gittik. Aha dedim kesin hoşlandı bu iyice ne bok yicen bakalım panda! Eve girdik. Elimde valiz ayakkabılarımı ayakkabılığa yerleştirmek için eğildim ve kafamı kaldırdım. Baktım burnumun dibinde! Hemen yapıştı dudaklarıma. Oraya buraya çarpa çarpa öpüşe öpüşe salona gittik. Beni koltuğa ittirdi direk üstüme çıktı. O üstümde ben yatıyoken baya bi seviştik. Madem bu noktaya geldik iyice ilerleyelim diye üstünü çıkarmaya çalıştığımda izin vermedi. O sadece benim tişörtümü sıyırdı ve vücuduma baktı ve çok güzel diyip dudaklarıma tekrar yumuldu. Öpüşmesine bayılmıştım açıkçası. Dudakları etli ve kalındı. Öpüşmesi de güzel olunca tabi doya doya öpüyodum. Öpüşüyoduk. Sonra bi duraksadık ve yanıma yatırdım. Hemen kolumun altına girdi kedi gibi. Hadi kalkalım artık dedim kalktık üstümüzü değiştik ve biraz daha uzandık. O gece sakin sakin yorgunluktan uyuduk. Ertesi sabah sabah ereksiyonu durdurur mu beni? sürtünme değdirme dürtme falan derken bizi aldı bi sevişme! O azgınlıkla ve sevişmenin gazıyla yüz aşağı çevirdim. İçine girmeye hazırlanırken prezervatif çıkardı. Onu takıp girdim içine. Kenetlenmişçesine sevişmeye devam ettik. Vücudunu ve öpüşmesini beğenince tabi daha bi aşka getirmişti beni. Uzun uzun sevişip boşaldıktan sonra bana bi uyku bastırdı ve az daha kestirdim ben. O da benim fotoğraflarımı çekmiş ve sevmiş uyurken. Daha sonrasında işe gitmek zorunda olduğu için hazırlanığ çıkması gerekti ve ben de evde onu bekledim. Geldiğinde bu sefer arkadaşı da gelmişti.Sohbet muhabbet alkol falan derken güzel bir gece olmaya başladı. Bulduğum yerde sarılıp öpüyodum. Çok keyifliydi onunla öpüşmesi. Kafalarımız güzel olmaya başlamıştı. daha 24 saat olmuştu yüz yüze tanışalı. Daha sonra herkes yattı biz de balkonda içmeye devam ettik. Tanımak istiyorum diyince anlattım ben de kendimi her şeyimle. Geçmiş ilişkiler, aile, iş ve diğer her şey... Sıra sende dedim. O da anlatmaya başladı. Ailesinden, işinden, eski, ilişkisinden ve sağlık durumundan... Sağlık durumu demişken bu onun özeli tabi ama kronik bir rahatsızlığı vardı. Bulaşabilen. Bunu duyunca çok şaşırmıştım ve çok afallamıştım. Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilememiştim. Kafam karışmıştı. Donuğ kalmıştım açıkçası. Yaşadığı zorlukları anlattı gece boyunca. Daha sonra ikimizde alkolden artık önümüzü göremez hale gelince yatalım dedik. Ertesi gün ben eğitimin olduğu otele geçicektim. Öğlene doğru ayrıldım yanından. Eğitimin olduğu otele gittim. Zamanında İzmir'de birlikte çalıştığım arkadaşlarım da eğitime gelmişti. Sohbet, muhabbet, eğitim ve deniz derken baya baya günler güzel geçti. Eğitim boyunca da mesajlaşmaya devam etmiştik. Eğitimdeyken kuzucuku aradım. Yaşadıklarımı anlattım. O da ne diyeceğini bilemedi ama beni rahatlatan cümleler kurdu sürekli. Tanıştığım kişiyle iletişimimi ve kurduğum ilişkiyi sürdürebileceğime yönelik konuştu. Ben korkuyodum açıkçası. Eğitim bittikten sonra da onun yanına gidecektim çünkü. Bu kronik rahatsızlık meselesi kafamı kurcalamıştı. İnternetten araştırdım. Bol bol okudum. Bununla yaşayan insanlarla ilgili bloglar buldum ve hikayeler okudum. Kafam bi noktada rahatlamıştı açıkçası. Normaldi bu. Süreç ve aradaki ilişki hepsi normaldi. Her şey normaldi. KAfam daha da netleşerek gittim yanına eğitimden sonra. Eğitimden sonraki haftasonunda da güzel bir vakit geçirdik. Bulduğum her yerde öptüm. Pazar günü dönücektim. Cumartesi akşamı gene alkol almaya başladık. Arkadaşı da bizimleydi. Sohbet ederken arkadaşı bir an "peki şimdi siz sevgili misiniz?" diye sorunca ne diyeceğimi ne cevap vereceğimi bilemedim. Şaşırdım. O da "sıkıştırma adamı" diyerek sohbeti değiştirdi. Evet biz neydik? Ben takılmaya gelmiştim ama biz neydik. Vücudunu, sohbetini, seksini, öpüşmesini, vakit geçirmesini, mesajlaşmasını, aramasını, eğlenmesini, sarılmasını... Hoşuma gidiyodu onunla her şey ama biz neydik diyince panik olmuştum. Bişey diyemedim o an. Flört seviyesinde miydik acaba. 2 gece geçirdik ne flörtü falan dedim içimden. Bi daha görmicen ne saçmalıyon dedim içimden. Sonra kendimi toparladım. Anımı güzel geçirmek istiyodum sadece. Saçmalama dedim ve anımı güzel geçirmeye devam ettim. Sarılarak uyuduk gece. Pazar günü benim dönüş vaktim gelmişti. Sarıla sarıla ayrıldık birbirimizden. Güzeldi çünkü her şey.
Evime döndüğümde de konuşmalar devam etti. Mutlu ediyodu beni eşek. BOBO diye kaydettim onu telefonuma. O da benşi Yogi diye. Bir daha görüşmeyiz dedim ama beni yalancı çıkardı. Sevgili olalım diye kendini yırttığının farkındaydım ama ben yanaşamamıştım. 6 yaş vardı aramızda ve mesafeler. Korkutuyodu beni her şey. O zamanlar bilmiyodum ki bağlanma problemlerimin olduğunu. Güvensiz ve sağlıksız bağlanma örüntümün olduğunu. Neyse benim dönüşümden 1 ay sonra İzmir'e gelicem seni görmeye dedi. Arkadaşım da var onda kalırız dedi. Tamam dedim. Gün geldi çattı. Heyecanlıyım ama aynı zamanda da ne olduğunu konduramadığuım bi noktadayım. Olmaz dediğim bi noktada hoşuma giden çok şeyi vardı. İzmir'e geldi. Koşa koşa gittim açıkçası. Alsancakta buluşalım demiştik. Arkadaşıyla birlikte gelmişti. Sonradan haberim olmuştu tabi ama beni herkese anlatmışmış. Herkes beni tanıyomuş meğersem. Yolda gelirken gördüm onu. Beni görünce koşmaya başladı. Yol ortasında birbirimize sarıldık. Özlediğimi fark ettim. Yanağıma bir öpücük kondurdu sarılınca. O da özlemiş belliydi. Güzel bi yemek yedik. Eli sürekli bana dokunur halde yanımda oturdu hep. Sohbet ettik. Bobo dedim ona. Gözlerime baktı hep. Güldük eğlendik bütün gece boyunca. Gece olunca arkadaşının evine geçtik. Arkadaşının evi 1+0 olunca haliyle kardeş kardeş takıldık. Sarıla sarıla uyuduk o gece. Ertesi gün de koynumdan çıkmadı hiç. Gezdik, dolandık, sohbet ettik, güldük, öpüştük ve çok eğlendik. Acaba mı dedim. Acaba o mu? Doğru insan mı? Gelirken bana hediye almıştı. Bi gömlek bir de pantolon almış. DEvasa bir insan olduğumun farkında olduğu için baya büyük büyük alınca gömlek bi nevi bornoz gibi oldu. Üzüldü tabi öyle olunca. Üzülme bobo dedim. Daraltırız hallederiz. Ben çok beğendim. Senin de içine sinsin dedim. Öptüm kafasından. O da sarıldı bana. Pazar oldu. Ayrılık çökmeye başladı üstümüze. O hüzünlü ben hüzünlü. Gitmeden konuşalım istedim açıkçası. Adını koymak istedi aramızdakinin. Ben de istedim açıkçası. Hoşlanıyodum ne de olsa. Denemek istedim. Korksam da denemek istedim. Mutluydum onunla çünkü. Sevgilim dedim. Sevgilim dedi. Öpüştük. Arkadaşı da pek mutlu oldu. Ben de mutlu olmuştum açıkçası. Onun gözleri de parlıyodu mutluluktan. Artık ayrılma vakti iyice gelince hazırlanmaya başladım ben de. Tuvalete girdim dişlerimi fırçalamak için. İçerde arkadaşı ve arkadaşının arkadaşı vardı. Ben lavabodayken geldi sarıldı arkamdan. Sonra o da dişlerini fırçalarken ben sarıldım bu sefer. Tabi 2 günlük azgınlık vbe duygu yoğunluğu olunca kalktı benimki. Dayadım arkasından. Döndü önüne. O da sertleşmişti. Bi dakika geliyom dedi öptü gitti. 1 dakika sonra geri geldiğinde de yanında prezervatifle geldi. Kapıyı kapattık. Deli gibi öpüşmeye sevişmeye başladık. Üstümüzü başımızı çıkardıktan sonra lavaboya çevirdim yüzünü. Prezervatifi taktım ve içine girdim. Ses çıkarmadan tuvalette seviştik. O da çok azmıştı ben de. Ben içine o da lavaboya boşaldı. Sonra hiç bişey olmamış gibi lavabodan çıktık. Ben giyindim ve çıktım. Artık sevdiğim sevildiğim bi ilişkim var sevgilim var dedim. Boboyla ilişkimize böyle başladık.
24 Şubat 2015 Salı
Çorbalamasyon
selam blogırlar blogdaşlar. uzun zaman olmuş yazmayalı. neden yazmadım diye düşündüm baya bi aslında. blog dünyasının ve blog arkadaşlıklarının farklı olduğunu düşünmüşümdür her zaman. o yüzden de fazla değer verdiğim beni tanıyanlar tarafından bilinir. neden girmediğimi farketmem 2 gün önce bloga girmemle önüme çıktı resmen. en son doktoru yazmışım ve bildiğin kilit vurmuşum beynime heralde. zaten 2. ve 3. partı yazmak benim için ölümdü iyice titanik misali buzlu sulara gömmüşüm blogu. neyse birazcık cesaretlenip tekrar yazayım istedim.
ölürüm le sana! son zamanlarda ağzımı yımıştıran içimi kıprıştıran tek insan diyebilirim! öl de ölelim Adam!
uzun zaman oldu demiştim. evet harbiden de uzun zaman olmuş. O Gay Ben de'nin tabiriyle 6 ayda bir yazıyorum. farkındayım. şimdi biraz geriden de gelcek olsam da bi kaç bişeyler anlatmak istiyorum. öncelikle bu yazıyı yazmadan önce Hayat Erkeğinin Hornet tercümelerini okudum. baya bi güldürdü beni eşek sıpası :D yazı için kendisine teşekkürlerimi iletir ayakta alkışlarım kendisini. yazıyı okudun eee sonuç mu? evet! adam haklı beyler dağılın. hem de satır virgül nokta şaşmaz haklılığında. uzun zaman sonra tekrar sahalara dönüş yapınca ben de farkettim. hornet dediğin alt metinli bi uygulama bence de!
tüm bu sürelerde naptım diye soracak olursanız evinizin kezbanı ve eline kocasından başka el değmemiş bir panda olarak "one night" sektöründe ben de çalıştım. çalıştım derken yanlış anlaşılmasın. DENEDİM sadece. ayrıca satıcı değil kullanıcıyım hakim bey! neyse harbiden düşündüğüm gibi "one night" olayında bi cacık da yokmuş. öyle milletin anlattığı "one night yapmadın mı sen ay kız kak bu ne be!?" tavrında ya da "vuhu dün gece bi seksmişim sorma kaaaarşim" diye bahsedilen ve bir durum gibi anlatılan şeye türk erkeğinin öküzlüğü, düşünce yapısı, seks yapabilme süresini ve gay ortamların yavan muhabbetlerini de ekleyip bakınca düşüncelerim bi daha kanıtlandı. saçma sapan insanlar, "ciddi ilişki" diye gelip "çok sevişesim sana veresim var"a bağlayanlar "arkadaş olalım konuşalım aaa bak bu da yatak yanına da prezervatif konmuş ne tesadüf!?" diye ev gezdirenler ve en önemlisi "bi sevişelim önce de sonra evlencem ben!" diyenler... anlayacağınız en son doktordan sonra öyle büyük bir boşluk yaşadım ki günü birlik muhabbetlere bile sarar oldum. he nesi kötü derseniz saçma sapan insanların çoğunlukta olduğu muhabbet, tanışma ve boşa geçen vakitlere oldu olan. "o harcadığım vakte bi yüksek lisans kitlerdim ben ağzını kırim" diye düşünüyo insan. kuzucuk ve vangörle göre izmirdeki tanıştığım insanların sayısından sonra bence izmirin ilk gay muhtarı olarak adımı altın harflerle yazdırmalıyım. muhabbete gelen ya da ne olup olmadığımı sorgulayan o kadar çok insan oldu ki sayı bile veremiyorum açıkçası. geyiği gelmiş olanlar ise ayrı bi terane! 3 günlük horneti silme, kafa dinleme/bekleme ve 3 gün sonrasında geri yükleme sürecinden sonra gelen 7 tane mesajı da cevaplamadım bilginize. bundan sonra izmirde tanımak tanışmak istediğiniz birisi olursa çekinmeyin anam söyleyin bana. karşı komşu teyze ya da süt anne kıvamında gider görücü usulü yaparım ben aranızı ;) süt anne falan hikaye de ben muhtar olayım bari! ha tüm bu tespitler ve deneyimler sonucu ne mi oldu doktora göre "vajinismus" bana göre de "he anam he mode on".
uzun zaman sonra bloga alışma evresinde olduğum için daldan dala atlayaraktan iş konusuna geçicem. şu satırlardan sonra bir macera ya da bir seks hikayesi beklemeyin. bekleyecekler de okumayabilir çünkü gelmicek öyle bi hikaye. belki başka zamana "pandasal deneyimler" başlığı altında maceralarımı anlatırım ama şimdi değil cancan ;)
iş konusuna geçince ise işim bok müdürüm göt! 4 kelime ile ne de güzel anlattım şuan kendimle gurur duydum. durum aynen budur canlar. siz siz olun her daim fıkrası olan bir durumun olmayacağına ihtimal vermeyin keza hayatınızdaki en acı tecrübe olan "tüm götler müdür olur" ibaresiyle acı bir şekilde yüzleşebilirsiniz. keza böyle götlere dikkat etmenizi öneririm. zira mesleki anlamda yıllarını verdiğini iddia ettikten sonra çıkan bir kanundan haberi olmayarak sizden saçma işler yapmanızı bekleyebilir ya da çalıştığın insanların bir adet patates çuvalı misali olduğunu düşünerek duygu, düşünce, istek ve psikolojisi olan bireylerin dediklerine aldırmamanızı isteyebilir. insanla çalışan bir insan olarak ve özellikle dezavantajlı gruplarla çalışan birisi olarak (çocuk) mesleğimi severek yapmamı engelleyen "bu" kişinin allahından bulmasını ve benim de o anı zevkle izleyecek günün gelmesini iple çekiyorum. keza mobbing olayından herkesin haberi vardır. hah! işte çalışma hayatına daha giremeyen/girmeyen gaylere klipsli küpe kıvamında bir tavsiye. İŞYERİNDE MOBBİNG'in ALLAHINI YAŞATIYOLLA OĞLUM. bu durumun sizden kaynaklandığını hiç bi zaman düşünmeyin. keza böyle düşünen olursa şunu söyliyim çocum "bi kendine gel! sen mikemmelsin."
ha son olarak da şu konudan bahsetmek istiyorum. kuzucukla aynı evi paylaşıyoruz şuan. ananem ve dedemden ayrılarak bağımsızlığımı ilan etmiş biri olarak this is zparta tadında mutluyum. kuzucukun arada pörtleyen sinirli bi yapısı olsa da daha önce de söylediğim gibi aile içinde olur öyle şeyler :) öğrencilik döneminden beri yaşıtım biriyle ev paylaşmamıştım. özlemişim lan. paralı öğrenci evi gibi oluyo canlar tavsiye ederim. güvendiğiniz sevdiğiniz abiniz kardeşiniz yerine koyduğunuz biri ile çalışırken eve çıkın. panda tavsiyeleri vol 3,14. uyumlu olmak konusunda ve özellikle artık çocukluğu bırakmanın gözle görülür bi durum olduğunda saçma tartışmalara ya da gereksiz laflara girmeyip birbirini tamamlar moda geçiyosunuz.
p.s. hornet konusu hala devam. beni izleyin anacım. yukarıda anlattıklarıma göre burnu havada düşünmeyin beni. beni yalancı çıkarmak istersen gel izmire 1 ay hornette onlayn takıl anlarsın. ha bide es kaza eğer beni bulur da bana yazarsanız kulağınıza mıknatıslı küpe tadında bi öğüt. bi önce sohbet et lan! hal hatır sor! lise edebiyat dersinden sonra yazacağın ilk 2 satırı da benle konuşmak için yazıver be hacıt ;)
p.s.s. iş konusunda ise saçlarım gün geçtikçe beyazlaşıyo. bildiğin 26sında marul tazeliğinde bi insanken dedeme dönme korkusu başladı. siz siz olun kafaya postişten başka bişi takmayın anam.
p.s.s.s. burdan anama, babama, konu komşuya, hornetten yavşayanlara, growlrdan hırlayan ve woflayanlara öpücüklerimi yolluyom.
p.s.s.s.s. sam smith dinlemeyenin çükü düşsün.
pi: uzun zaman sonra yazmayınca raconu unutmuşum canlar alttan alıverin :*
19 Ekim 2014 Pazar
Something About Us (part III)
Aktarma
istasyonuna gelmiştik ama hala daha telefona cevap veren msjı gören
yoktu. İndim ve metro değiştirdim bende. Kafama koymuştum
gidicektim ve bu haberi yüzyüze vericektim. Sevinecekse de o an
sevinecekti. Çünkü tercih meseleleri yüzünden artık gerilmekten
ikimizde yorulmuştuk. Dillendirilen bişey yoktu doktorla aramızda
ama sonuçta ikimizde bu konudan geriliyoduk. Ayrı evlerde ayrı
ayrı geriliyoduk. Bunu farkediyodum açıkçası. Neyse metroyla
gideceği yere kadar gittim. Artık bi cevap gelmesini bekliyodum
fakat hala yoktu. Bu süreçlerde tebrik telefonlarıyla uğraşıyodum
ama gözüm sürekli oklara takılıydı. O an hastane içinde yolumu
bulma telaşındaydım. Son telefonu da kapatırken artık gideceğim
yerin önüne gelmiştim fakat içeri giremedim bi fasıl. Acaba iş
yerine gitmem konusunda ne düşünecekti bilemedim. Ben habersiz
gelindiğinde telaşlanırım açıkçası. Çünkü iş arkadaşlarım
adını bile duymadıkları bi arkadaşımın ki samimiyet konusunda
fazla olan bir arkadaşımın gelmesine garip bakabilirler. Bazen çok
acil bir iş durumunda gelir ve ilgilenemeyebilirim. Çoğunlukla
masa başı bi işte çalışıyorum ama iş ekşına gelince
emniyete hatta adliyeye kadar yolumun düştüğü oluyo. Bu tür
durumlarda habersiz gelen kişinin varlığı beni azıcık geriyo.
Neyse konumuza dönersek. Girdim içeriye. Güvenliğe arkadaşımı
ziyarete geldim doktor X diye belirttim. Şu bölümde çalışıyo
dedim. Güvenlik gideceğim yeri tarif etti bende yollandım. Çıktım
olduğu koridora ama etrafa bakındım yok. Belki üst kattadır diye
oraya çıktım baktım orda da yok! Bana nöbetçiyim demişti.
Nerde nerde nerde diye aranırken yarım saat arandım fakat
bulamadım. Msjıma da hala cevap gelmemişti. Hem meraklardayım hem
de sıkıntılardayım. Kafamda atamamı söyleyeceğim ve boynuma
atlıcak falan gibi düşünceler/hayaller falan çatırdamaya
başladı. En son kendime süre koydum 10 dakika içinde bi ses bi
nefes bi msj ya da kendisi gelmezse tamam panda evine gidiceksin.
Müsait olunca artık telefonla görüşürsünüz dedim. 10 dakika
da geçti tık yok. Neyse dedim ve merdivenlerden aşağıya indim.
4. kata geldiğimde ise “doktor ben geldim seni göremedim. Müsait
değilsin heralde ben eve geçiyorum.” dedim. O an online oldu!
Daha sonra tekrar çevrimdışı oldu. Sinirlendim açıkçası.
Bekle diyebilirdi. Ya da müsait değilim diyebilirdi. Bişey
diyebilirdi ama demedi. Bende merdivenlerden inmeye devam ettim. Tak!
Telefonum çalmaya başladı baktım doktor :) o kadar sevindim ki
açtım hemen. Nerdesin sen gittin mi dedi. Yok 2. kattayım dedim.
Hadi yukarı çık dedi. Bende yukarı çıktım. Beni görünce
hayırdır dedi. Bişi konuşucam dedim. Sarıldık. Eee dedi noldu
panda korkutma adamı dedi. Bende gel şöyle sakin bi yere geçelim
dedim. Sakin bi yere geçtik. Oturalım istersen dedim oturduk.
Doktor ben istifa ediyorum işimden gidiyorum dedim. Şaşırdı bi
önce sonra neden diye sordu. Çalışmıcam artık burda dedim.
Gidicem dedim. Akıllı da şaşkınlıktan nereye gidiceksin
napıcaksın ki falan dedi. Bende X iline gidicem dedim. Nası yani
neden ne zaman niye falan derken bugün bi haber aldım ben atanmışım
dedim. Suratı bi garipleşti. Çözemedi durumu. Sevinsem mi
anlamadım ben noluyo şeklinde bi suratla bana bakıyodu. Sonra
gülmeye başladı. İnanmıyorum dedi. Peki dedim açtım telefonu
gösterdim. Panda bu çok güzel bi haber dedi. İnanamadım dedi.
Bildiğimiz bi il zaten dedi. Gider gelirsin bornovadan ev tutarsın
falan dedi. Bende gülümseyerek evet dedim. Hala daha telefon
ekranına bakıyo arada o da sırıtıyodu. Sonra neyse ben seni
tutmayayım dedim. Ayağa kalktım. Bu haberi vermek için geldim
dedim. Çok iyi yapmışsın dedi. Sarıldık çok sevindim dedi
kulağıma. Bende dedim. Sonra beni kapıya kadar götürdü.
Ayrıldık ordan. Daha sonra msj attı çok mutlu oldum ok sevindim
dedi tekrardan. Bense mutluluk gözyaşına ramak kalmış bi halde
eve döndüm. Kader dedim. Şuan bir arada kalmamız için çarkın
döndü ve dişlilerin orturdu dedim.
İlerleyen
dönemlerde biz tabiki görüşemedik. Bi ara nöbetten çıkıp bana
kahvaltıya gelme durumu vardı o olmadı. 2. hafta bi daha şansımızı
denedik ve bu sefer tuttu :) haftasonu sabah nöbetten çıkıp
direk bana kahvaltıya geldi. Bende coşturdum sofrayı tabi ;)
sigara börekleri kızartmalar falan. Bi ara geldi bunları sen
yapmamışındır falan dedi. Evet dedim ananem 5 ay önce yapıp
koydu :D sonra bi ara mutfakta kahvaltı hazırlarken beni kendine
çekti sarıldı. Öptü direk. Oturduk bişeyler yedik ve uykum var
moduna geçti tabi hemen paşamız. Yattık yatağa ve tek hamlede
spoon moduna geçirdi bizi. O ffosur fosur uyuyoken ben aşık
olduğum adamı özlemiş bi vaziyette ensesine doğru sokuldum
kokladım sevdim öptüm. Kalbim de bu arada deli gibi atmaya
başladı. Bende sarılıp uyumak istedim ama o nabızla uyunmuyor
arkadaş! Bi yarım saat sonra uyandı doktor. Bana baktı. Sen
uyumadın mı dedi. Uyuyamadım dedim. Neden dedi sırnaştı direk.
Sırnaşmaları her daim hoşuma gitmişti. Daha sonra biraz
yaramazlık yapmaya başlayınca da aldı bizi bi sevişme. Güzelce
sevişirken bi an bi duraksama oldu. Daha sonra da işin heyecanı
kaçtı. Yattık birazcık daha. İçeri geçelim dedik. Geçtik
oturduk. Konuştuk. Kendi hislerinden bahsetti. Sevişemiyoruz sanki
dedi. Fiziksel çekim anlamında eksiklik mi var diye sorguladığından
bahsetti. Ben daha önceki ilişkilerimden bahsettim. Mantıklı olan
kişi beni bulur bi hoşlantı olur ve sonra da mantıklı ve
hoşlantı süreçleri bir araya gelir ve sevgili olurum diye
açıkladım. Kendisin farklı olduğunu çünkü daha önce hiç
böyle bişey hissetmediğimi ve aşık olmanın ne demek olduğunu
anladığımı anlattım. O da bizim ilişkimizde senin daha önceki
mantıklı dediğin kişiyi bu sefer ben oynuyosam ve sen de aşık
kişiyi oynuyosan diye sordu bana. O an içim acıdı. Kendisinin
beni benim sevdiğim kadar sevmediğini ifade etti bi nevi. Cız diye
bi ses geldi kalbimden. Biraz daha konuştuk ve sonra gitti.
Bayram
öncesi hafta artık görüşelim diye isyan bayraklarını
çekmiştim. Cuma memlekete gidicektim. Perşembe akşamı görüşelim
demiştim ona da tamam demişti. Perşembe günü gelip çattı ve
görüşücek miyiz dediğimde ise kardeşime alışveriş yapıcaz
diye söz vermişim dedi. Ben de sinirlendim açıkçası. Bayram
uzun e zaten görüşememişiz e daha kaç gün ayrı kalıcaz!?
Derken sen bilirsin dedim. Du ben bi şu işi halletmeye çalışayım
dedi. Tamam dedim. 10 dakika sonra bana isyan bayrağıyla geri
geldi. E kardeşim söz verdin diyo sen de görüşelim diyosun arada
kaldım iyi mi dedi. Ben de doktor ben sana kardeşinle görüşme
benle görüş diyemem ama uzun zaman oldu görüşmeyeli ve araya
bayram giricek gene uzun olucak farkında mısın dedim. Benim sana
söyleyebileceğim bi durum değil bu dedim. Kızdın biliyorum dedi.
Evet kızdım dedim bende. Sonuçta kardeşiyle görüşmesine lafım
yok ama tek günümüz var ve başka bi gün olmıcaktı. Bende
kuzucukla konuştum. Onlar cumartesi arabayla geçiceklermiş ve
benim memlekete de uğrıcaklarmış. O zaman cumartesi giderim bende
dedim ve doktoru aradım. Cuma akşamı görüşelim ozaman dedim. O
da cumaya arkadaşlarıyla plan yapmış. Sıkışık olduğu bi
plandan bahsederken ve benim memlekete ne zaman gideceğimi
sormamışken ve bana sen cuma günü gidersin diye düşünmüştüm
derken o kadar moralim bozuldu ki anlatamam. Öyle göt gibi kaldım
açıkçası.
Bayramda
da uykusuzluk ve sinirlilik had safhada gezdim. İlk günü msjla
baya bi konuştuk ve sorunlardan bahsettik. Sorunlar dediğim de
görüşememe ve sevgilim ya da özel bir kelime diyememe idi.
Konuştuk baya. İş biraz bitime yakın oldu aslında. Kendimi çok
kötü hissetmeye başladım bende. Kalbim boğazımda atıyodu
sürekli. Ablam da beni görünce korktu. Noldu sana dedi. Nabzım
öyle feci atıyomuş ki artık vücüdum titremeye başlamış ve
farkında değilmişim.
Bayramın
2. günü ise ikimizde uyumamışız. Gene uzun bi konuşma
sonrasında bu ilişkinin olayacağına karar verdi doktor. Tüm
hayallerimin yıkılması ise yarım saatte oldu. Son msjlarda açtım
ağzımı artık bende. Doktor herşeyi anlıyorum nöbetin var
zamanın yok eyv. Ben çağırıyorum sen gelemiyosun ve her hayır
dediğinde kendini kötü hissediyosun (bunu kendisi dile getirdi.
Bana hayır diyince çok üzülüyomuş). Peki dedim hadi bi gün
buluşamadık görüşemedik ama o hafta içinde ben bugün uygun
değilim diyosun ama başka şu gün uygunum o gün görüşelim niye
demiyosun niye telafi etmiyosun dedim. Üzülmene rağmen telafi
etmek gibi bi amacın yok en çok da bu koyuyo doktor dedim. En son
bu ilişkide seni zorla tutamam dedim. Madem ki bitirmek istiyosun
bitsin tamam dedim. Umarım pişman olmazsın dedim. O da umarım
pişman olmam dedi.
En
son bu şekilde msjlaştık. O günden beri aşka olan inancım
umudum içimdeki pozitiflik ve pandalığın öldüğünü gördüm.
İnsan karşısındakine kalbini bu kadar açıp da bu şekilde bir
sonla kalbini kırması çok acı bişeymiş. Hala daha üzülüyorum
ki bu olay temmuzda oldu. Toparlanamadım. Kendime gelemedim. Şu
satırları yazarken neler düşündüğümü bir bilseniz canlar.
Doktora çok kızgınım çok öfkeliyim ama kalbim o kızgınlığı
her hatırlarken zayıf da olsa bi daha çarpıyo. Mutluydun panda
diyorum içimden. Mutluydun. Elindeki herşeyi alıp gidesiye kadar
mutluydun. Yaptığım hataları da biliyorum. Karşımdakine o kadar
bağlandım ki aşkın büyüsüyle ona camdan bir kutudaymış gibi
davrandım. Çok sorguladım çok düşündüm. Her hareketinden bir
anlam çıkarttım ama bunu elinde ölüverecek bir kuş taşıyan
birisinin düşüncesinde yaptım. Her an bu mutluluğun hayatımdaki
tek mutluluk olacağını ve beni bu mutlulukla öleceğimi düşünerek
davrandım. Bu benim hatamdı bunu biliyorum ama sevdim be doktor! Artık eskisi gibi
her şeye umutlu bakamıyorum. Mutluluk konusunda ise arkadaşlarımın
dostlarımın desteğiyle hayatıma devam ediyorum. Kendimi bildim
bileli insanlara pozitiflik aşılarken şimdi ölüm fermanları
yayıyorum. Kalbim son kez attı ve durdu artık. Kaç aydır sadece
yaşamak için yaşıyorum. Bundan sonra beni ne bekler bilmiyorum
ama pandalığım ve ben öldüm.
(işin özü)
p.s.
Şunu da söylemek istiyorum. Blogumu bildiğini biliyorum doktor.
Neler yaşadığımı bi oku istersen. Şuan ne durumda olduğumu da
bir gör. Ve son kez söylüyorum. Umarım pişman olmazsın!
p.s.s. ha eğer bir gün yol ortasında karşılaşırsak bi selam verirsin umarım. Her ne kadar seni tokatlamak istesem de sen benim aşık olduğum tek adamsın ve galiba bu gidişle de öyle kalacaksın. Kendine iyi bak doktor...
4 Ekim 2014 Cumartesi
Something About Us (part II)
(uzun bi yazı dizinin uzun bi partı. sıkıcı gelebilir. şimdiden affola)
ilk başta ne duyduğumu algılayamamıştım. Karşımdaki kişi “evet, panda” demişti.
ilk başta ne duyduğumu algılayamamıştım. Karşımdaki kişi “evet, panda” demişti.
- evet mi? Evet derken? Neye evet dedin onu anlayamadım doktor? Devam et anlamında bi evet mi soruma yanıt olarak mı evet?
- Evet panda. Az önceki soruna evet diyorum. Benden bir cevap duymak istemiştin. Duyduğun cevap evet...
o an çok şaşırmıştım.
Çünkü hayır ya da başka düşünceler cevap olarak çıkıcak
diye bekliyodum. Evet diyeceğini hiç düşünmemiştim. O an güçlü
olmak için kastırdığım sırada esen rüzgarı farkettim.
Üşüyodum. Belki de beklemediğim bi cevap karşısında
şaşkınlıktan tüm gardımı düşürmüştüm ve savunmasızdım
bilmiyorum ama titremeye başlamıştım. Titrediğimi farkettikten 2
dakika sonra kontolümü sağlamaya çalıştım. Karşımdaki adam
evet demişti. Hayatımda bu kadar acının ilk defa böyle
ödüllendirildiğini görmüştüm. Tüm o kafa patlatmalarım,
ikilemlerim, kendimi eksik hissedişim, çöküşlerim, fiziksel
ağrılarım ve gözyaşlarım... bir evet yara bandı olmuştu sanki
tüm yaralarıma ve kırgınlıklarıma. Huzuru o an bulmuştum ve o
huzur benimdi. Kendisi de salak bi sırıtmayla karşımda oturuyodu.
Evet demişti ama bi anlam verememiş bi surat ifadeyle... konuşma
sırasında kendisinin çok şok olduğunu ve ters köşe olduğunu
söyledi. Ters köşe!?!? ne demek istediğini sorduğumda ise bugün
buraya ağzına sıçmak için geldiğimi ve sıçıp sıçıp
bırakacağını zannettiğini söyledi. Sıçıp bırakmak olsaydı amacım zamanında yapardım ki keza hayır deseydin de yapardım diye
ekledim!
Daha sonra o meşhur 6
ayın kendisi için nasıl geçtiğini sorduğumda ise o da ilk
buluşmamızı anlatarak başladı. İlk buluşmamızda o gece eve
gittiğinde kendisini bir huzur kapladığını ve o gece mutlu
uyuduğunu söyledi. Daha sorna tus döneminde ise bir karar vermek
zorunda olduğunu hissettiği için ve süreçlerde benimle
olabilecek olan ilişkiyi istese de yürütemeyeceğini düşündüğü
için hayır dediğini anlattı. Hayır dedikten sonra çok
üzüldüğünü ve beni düşündüğünden bahsetti. Uzunca bir
süre ben onu ne face ne instagram ne de whatsapptan silmiştim.
Daha sonra doktordan önceki son sevgilimde artık bişeyler yapmam gerektiğini
ve sürekli doktoru düşünerek geçireceğim saçma dönemleri
geride bırakmak adına her yerden onu silmiştim. Doktor bunu
farkettiğini ve çok üzüldüğünü söyledi. “Her gün
facebuktan adını aratıp da sayfana baktım panda.” “instagramda
sürekli paylaştığın fotoğraflara baktım ve kimle nerde ne
yaptığını, her fotoğrafın ne olduğunu biliyodum.” “senle
ilgili haberleri alıyodum ben faceten ve instagramdan.” tüm bu
süreçlerde benim yaptıklarımın aynısını yaptığını ifade
etti. Ta ki benim onu silip engellediğim noktaya kadar. Onu
anlatırken cidden üzüldüğünü farkettim. Hergün facebuka panda
yazıp adına tıklarken bir gün adını yazdığımda o adının
orda çıkmaması ne demek biliyo musun sen dedi. O an benim onu
engellediğimle karşılaşmış ve instagrama ve whatsappa bakmış.
Son görülme tarihlerinin çıkmadığını da görünce kendinin
çok kötü hissetmiş. Daha sonrasında ise eski sevgilisi(!) ile
benim çıkmaya başlayıp da fotoğraflarda kendisin görünce ise
daha da bi yıkılmış. Ha bu arada bana da onu her yerden sildiğim
için kızgınmış! Asıl kızması gereken kişinin ben olduğumu
söylesem de kendisinin de bu noktada kızgın olduğunu ifade edip
durdu tüm akşam. Tüm benim yaşadığım süreçlerin aynısını
o da yaşamış. Sürekli bana bakmış sürekli beni takip etmiş.
Millete anlattığım noktalarda herkes güzel bir küfür sallasa da
hikayenin eksik parçalarını birleştirince benimde baştaki
sinirim geçmişti ve şunu farkettim ki herkes hikayeyi eksik
biliyodu. Ben eksik anlatmışım istemeden. Onun süreçlerini
bilmediğim için hep umarsız tavırda olduğunu düşünmüştüm.
Herkesin gözünde de öyleydi keza. Bu durumunun herkesin gözünde
kötü bi imaj çizdiğini de eklemeden geçemedim doktora. Çünkü
beni yıprattığı dönemin telafisini isticektim ondan. Keza
herkesin onu 1 kaşık suda boğacağı düşüncesi konusunda ise
gözü korksa da beni üzmediğin takdirde kimse kılına bile zarar
vermez diye ekledim. O akşam sürekli çok şaşkınım diyip diyip
durdu. Şunu da ekledi o akşam. İlk oturduğumuz masayı gösterip
bu masa bizim masamız artık ve her şey burada başladı dedi. O cümleyi duyunca o kadar mutlu
oldum ki! Saçma sapan bir masa... sevdiğim adam...
o akşam tus döneminin
üzerimdeki sancılarından da bahsettim. Görüşememek! Kendisi
artık bazı şeylerin değiştiğini ve bu konuda korkmamam
gerektiğini söyledi. 2 güne bir nöbetleri olacağını, olsa da
nöbet çıkışlarında soluğu direk benim yanımda alacağını
söyledi. İlerleyen günleri o kadar güzel hayal ettirdi ki disney
masalları halt etmişti. Hele ki kışı sevdiğini ve kış
gecelerinde benle olduğunda nasıl olacağını hayal ettiğini... o
akşam her şeyin değiştiğini ve KADER denen şeyin varlığına
ilk defa inandığımı farkettim. Hayatımda ilk defa KADER dedim.
KADER, sen nelere kadirsin!
Gece güzel bitti ve
ayrıldık. Benim o haftasonu memlekete gitmem gerekiyodu ama aklımda
burdaydı. Memlekete gittim. Sürekli mesajlaştık. Bi aksam ben ona
gene ismiyle hitap edince sürekli bana doktor diyosun deme dedi. Ben
de ne diyim peki dedim. O da söylerim ama sen der misin bilemedim
dedi. Sen söyle bakalım dedim. Bana SEVGİLİM de dedi. O anı anlatmak çok zor ama şunu söyleyebilirim ki “aklım” çıktı!
Tüm bu zamanlarda ilk
defa evime gelişini unutamıyorum. Koltuk değnekleriyle ağır ağır
merdivenlerden çıktı ve kapının önünde şapşik suratıyla
içeri girdi. Ayakkabısını çıkardı ve içeri geçti. Önce bana
döndü ve elini uzattı. Ben şaşkın şaşkın bakıp elimi
uzatırken saçmalama dedi ve sarıldı. O teni o kokuyu içine
çekmek nası bi duygudur anlatamam! Huzur bulmak deyimi anlam buldu
benim için. Daha sonrasında başımı onun omzundan yavaşça çektim. Ayrıldık ama sarılır haldeydik.
Gözlerimin içine baktı ve yavaş yavaş dudakları dudaklarıma yanaştı ve işte o an...
when you finally kiss your crush!
Daha
sonra koltuğa oturduk. Ayaklarını uzatması gerekiyodu. Yanına
oturdum kucağıma aldım ve ben de göğsüne yattım. Sıcaklığı
ve nefesi beni sarmıştı. Kollarıyla da sardı beni. Kedi gibi
hissettim kendimi. Yerimi bulmuştum. Hem de hiç çıkmayacağım
yerim... saçlarımı okşadı ve öptü. Sevdi beni. Kalp atışını
dinledim ve kulağımdaki ritim benim kalp ritmimle aynıydı. Hızlı
ve güçlü. O an ordan kalmak istemiyodum ama kahve yapıp geldim.
Oturdum yamacına gene sohbet ettik ben ona sarılmış bi halde
göğsündeki tatlı tatlı atan kalbi dinlerken... saçlarımı
tekrar okşayıp öptü ve saçların çok güzel kokuyo dedi. Güzel
dakikalar ve unutulmayacak anlar... konuşurken söylediği bişey de
çok hoşuma gitmişti: “Panda ben seni seviyorum diyebilen bi
insan değilim ama seni tanıyıp sana bu özel 2 kelimeyi söylemek
istiyorum.” İkinci kez geldiğinde de sarılıp uyuyalım dedik.
Sarıldık yattık yatağa. Ona sarılıp yatmak hayalimdi açıkçası.
Yatakta yüzyüze bakarak yatıyoduk. O kadar yakından yüzünü
incelecediğimde ise gözlerinin güzelliği karşısında sadece
nefes alabildim. Kitlenmiştim. Yatakta sarıldık konuştuk öpüştük
ve azıcık da seviştik tabi. O gün giderken kapının önğnde
birbirimizden ayrılamadık. Bi o çekti beni yanına öptü bi ben
çektim yanıma öptüm. Sıcacık nefesini solumak elimi ayağımı
hissizleştiriyodu. Gitmeden önce ne konuşuyoduk bilmiyorum ama
ağzından bi an “aşkım” kelimesi çıkınca şok oldum ben.
Gerçi o da şok oldu ve sanki yanlış bişey söylemiş gibi hemen
durdu. Neden durduğunu sorduğumda ise fazla abartı kaçacağını
düşündüğünü söyledi. Ben de mutlu olduğumu söyledim. Özel
bi insanı özel kelimelerle sarmak... benim için önemli bi
noktaydı sonuçta.
İlerleyen günlerde
bizim tayfa ile yaptığımız muhteşem çarşambalardan birine
çağırdım. Gerilmişti en yakınlarımla ailemle tanışacağı
için. İnsanların ona pek olumlu bakmadığını daha önce
söylemiştim. O bilinmez 6 ayda olanlardan dolayı tabi ama vangörl
ve kuzucuk herşeyi bildiği için artık öyle bi detay kalmamıştı.
Sonunda vangörl ve kuzucuk da görücekti benim en değerlimi.
İzmirde kovan'da buluştuk ve mekanı çok sevdi kerata. Yedik içtik
sohbet ettik. Güzel bi gündü. Bizimkiler de gizliden ikimizin
fotoğrafını çekmişler. Akıllılar ya :) fotoğrafları gecenin
sonunda bana gönderdiler de tatlı tatlı birbirimize bakıyoruz.
Böyle günlerden sonra işe başlaması gerekti doktorun. Şunu
eklemedim tabi. Doktor İZMİR'i kazandı! (altyazıda KADER yazar)
Çalışmaya başlayınca haliyle yoğun bi tempoya girdi. Nöbetler
ve çalışma saatleri bomba! E haliyle görüşememeye başladık.
Görüşmelerimiz baştan beri çok sık değildi ama haftada 1'e
düşünce ben de isyanlara bağlamaya başladım ama sabrım her
daim yerindeydi. Önceleri buluşma günlerini birlikte ayarlıyoduk
ama ilerleyen günlerde artık ben tek başıma çabaladığımı
farkettim. Buluşalım? Uygun musun? Çıkışta görüşsek? 3
gidelim 5 gelelim? Ben çıkışına geleyim bi yemek yiyelim?
Olay benim için abartı
değildi ama korktuğum nokta tus zamanı mesajlaşırken de aynı
şey olmuştu. Yemek yiyelim buluşalım denilip bi türlü
görüşülememişti. Onun uygun olma durumu olmuyodu tabi. Gün
aşırı nöbet tutması ya da 1 haftada 3 gün nöbet tutması
durumunda ben de bişey diyemiyodum. Kimse öyle bi durumda zaten
nöbetten çıktın ama benim yanımda olman lazım demez. O kadar
bencil değilim ama bazen yanımda olmasını istedim mi istedim
açıkçası. Haziran başında atamalar olacağı duyurusu geldi.
Beni aldı bi telaş. Son atamalar son şans. Eğer bunda da olmazsa
hiç hazırlanmadığım kpssye bi daha giricektim. Millet bi
senesini veriyo ben bir sayfa bile çevirmemiş halde sınava girme
düşüncesindeyim. Sınava girme düşüncesini bırak eğer
tercihler olursa bi yere yerleşirsem izmirden gitme ihtimali... hele
ki doktor varken hayatımda... allahım delircek moda gelmiştim. Bi
taraftan ailemin boşanma durumları. Annemin yıkılışı ve aile
içi kriz...
Adele - One and Only
Her şey üst üste
gelmeye başladı. Atama mevzusunda kararsızlığın dibini
yaşıyodum. Doktora açtım bu mevzuyu. Ben senin önğnde engel
olmak istemiyorum temalı bir konuşma ve sonrasında ufak bi
tartışma yaşadık. Sinirlerim çok bozulmuştu o akşam. Gitmek
istemiyorum. Neden mi? İzmir benim için artık önemli bi noktaya
geldi. Ailem dediğim kuzucuk ve vangörl burdalar. Aileme de yakın.
Kuzenim ablam herkes neredeyse çevremde ve doktor da burda. Kim
bırakır gider ki bu şehri? Doktor da benim için kalıyosun
biliyorum demeye başladı. Beni kötü bi duruma sokuyosun diyip
diyip durdu. Evet neden olarak onun varlığını gösterebilirdim
ama sadece o değildi işte. 1 sene boyunca izmir gibi bi yerde
açılabildiğin iş arkadaşlarının olması ve ailenin de yanında
olması demek çok fazla anlam ifade ediyodu benim için. Bunu ona
anlatamadım. Nedenlerden birisin ama asıl neden olarak bi
sorumluluk hissetmemesi gerektiğini anlatamadım. Tartışma da
ordan çıktı zaten. Bi daha bu konuyu açmamak üzere kapattık.
Güya uzun zaman sonra ilk defa dışarda buluşmuştuk. Gel sana bi
bira ısmarlayayım demişti. Çok sevinmiştim. Bişeyler
paylaşıyoduk çünkü. Neyse o gece sıçmık bir halde ağlıcak
modda eve gittim. Doktor o akşam vedalaşırken de biraz soğuktu.
Kimi arasam kimle paylaşssam bilemedim. Vangörl uyuyodu kesin.
Kuzucuk desen artık onu bu muhabbetle sıkmaktan öteye geçmiştim.
Eve geldim. Açtım bilgisayarımı ve tercih listemi oluşturmaya
başladım. Önümde tercih etmek istediğim iller karşımda tercih
formu. Öyle bi ona bi buna baktım ve bi sigara yaktım. Sadece
bakabiliyodum. Daha sonra çok değerli dostum geldi aklıma. Derdimi
her daim dinleyen en ufak bi durumda bana kendimle yüzleşmemi
sağlayan dostum. Eskiler bilir onu. Yeni katılanlar ise sadece laf
arasında duymuştur belki. Neyse gırtlağıma kadar dolmuş bi
şekilde telefona sarıldım. Yayık ayranı yazıyodu ekranda. Ara
tuşuna bastım. 1... 2... 5... Ve açtı sonunda. Naber nasılsın pandam
diyince dayanamadım koyuverdim kendimi. Ağlamaktan 5 dakika
konuşamadım. Onu da korkuttum tabi. Ah salak kafam gecenin 12
buçuğunda neden ararsın milleti!? Hem de ağlayarak!
Neyse sakinleşince
anlattım biraz olanları. hala hıçkırıyodum. gözlerimden yaş da gelse sakin sakin ağlamaya başladım ve anlattım. Doktorun önemini... kendi
hesaplaşmalarımı... atanırsam üzülücem atanmazsam üzülücem
modlarımı... aile durumlarını... hepsini tek seferde kustum. Her
zamanki sakin sesiyle bana sakin olmamı söyledi yayık ayranım.
Konuştuk saatlerce. Bana neyi neden görmek istediğimi anlattı.
Hayatımdaki olabiklecek değişikliklerin sonuçlarını anlattı.
Ben ki karşıma bu sorunla kim gelse ona soyleyeceğim şeyi yayık
ayranım bana söyledi. Sevgili geçicidir! Sen hayatını kur
yanında olursa zaten olur yanında olmazsa zaten hiç olmıcaktır!
Bu acı lafı ben başkalarına söylerken geldi beni buldu ve
haklıydı kendisi. Ağlamam kesilmişti ama içim hala acıyodu. 1
senede yaşadığım güzellikleri ve hlaa yaşadığım mutluluğu
arkamda bırakıp gitme düşüncesi beni korkutuyodu açıkçası
ama bir karar almam lazımdı. Eğer ki puanımla bi yere atanacak
durumdaysam ve tercih yapmazsam üzülücektim. Tercih yaparsam ve
gidersem ona da üzülecektim. Öyle iki ucu boklu değnekti. O akşam
4te kalkıcak olan adamı 2 buçuğa kadar telefon başında tuttum.
Ona da üzüldüm açıkçası. Sonra biraz daha rahatlamış bi
şekilde telefonumu kapattım. Bi sigara yakıp tercihlerimi yaptım
ve gönderdim arkama bakmadan. Madem ki hayat bana böyle bi yol
çıkarmıştı ben de o yolu kendime göre düzenlicektim. O gece
uyudum ve işe gittim. Hayatımı normale döndürmeye çabaladım.
Aile mevzularına
gelirsek de annemle babamın arası kötüydü zaten. Boşanma kararı
almışlardı. Bu olay da üstüne tuz biber oldu. Kendimi bitkin
hissediyodum. İş stresi de vuruyodu bi taraftan. Uyku bana
uğramamaya başlayınca ben de kendimi bi psikiyatrda aldım.
Derdimi anlattım. O da bana 2 tane ilaç verdi. Onları kullanmaya
başladım. Tamam eyv sersemletip beynin çalışmasını engelliyo
hatta gece uyku getirme konusunda 10 numaralar ama işe gidince de
uyumaya başlayınca olmıcak bu dedim. 1 gün rexapin alıp
gitmiştim de o gün sabahtan öğlene kadar uyumuşum koltuğumda.
Kimse de gelmemiş allahtan. İnsanlar bi soru sorunca cevaplayamaz
moda gelmiştim. Kafamdaki ağırlıkla hiç bir iş yapamaz oldum.
Pes ettim bıraktım. Eski halim daha iyiydi. Dışardan neşeli
fakat içerden panik ve üzgün...
3 gün sonra kpss vardı.
Tercihlerin açıklanması gerekiyodu. Bu süreçte doktora da tercih
yaptığımı söylemiştim ama bana inanmamıştı. Sen kesin
yapmamışsındır dedi sürekli. Gerilmeye başlayınca da konuyu
kapatıyoduk. O günden sonra görüşmemiştik yüzyüze. Ben
özlemiştim. Sıkıntılıydım ama bana sarılsa tüm yaralarımın
kapanacağını ve içimdeki karartının geçeceğini biliyodum ama
bi türlü görüşemedik. Bu anlarda onu yanımda çok istedim çok
aradım ama arka arkaya nöbetlere kalınca hiç bişey de diyemedim.
Onu çok aradım o zamanlar. kokusunu içime çekmek yeticekti yada o gözlerine bakmak... Tercih yaptıktan 2 gün sonra cuma günü
işten çıkmıştım. Metro beklerken msj geldi arkadaştan. Tercihler
açıklanmış diye. Korktum açıkçası. Bi daha
yerleştirilemediniz yazısı görmek istemiyodum. Aslında
yerleştirilemediniz yazısını görmek bi nevi rahatlatıcaktı
beni. Çünkü izmirden sevdiklerimden ayrılmıcaktım. Telefon
çekmeyen metro altında zorla girdim ösymnin sitesine. Açtım
sayfayı ve baktım ekrana mal mal. Yüklemesi geç oldu ve sonunda
açıldı ama ilk başta bakamadım. Sayfayı aşağı indirdim...
p.s. sakallar çocum bana bi yorum bırakmışsın ilk partta ona cevap verdim orda bi bak istersen.
2 Ağustos 2014 Cumartesi
Something About Us (Part I)
Selam blogırlar blogdaşlar. Beni
sorarsanız iyi gibiyim. Kötü de olabilirim. Net bi durumum yok.
Son 1 haftadır umutlu fakat çaresizim. Hayatım değişiyo. Süreç
içerisinde İzmir gibi bi yerde güzel vakit geçiriyorum fakat
buraya da veda etme vaktim geliyomuş heralde. Biraz pamuk ipliğine
bağlı da olsa İzmir'den gitme durumum var. bakalım. Kader kısmet
diyip hikayemizin kalanından devam edelim.
İzmir'e geldiğimden
beri farklı konularda farklı farkındalıklar geliştirdiğimi
farketmiştim hep. Mesela gidenin arkasından gitmeme gibi.
Arkadaşlık olayları için de geçerli sevgili içinde. Her türlü
ilişkilerde gördüm bunu. E tabi insan doğası olarak kişinin
zorlandığı bi konuda adapte olması demek yaşamını
sürdürebilmesi demek. Bazı noktalar da artık insanlara kendimi
açıklamaktan ve peşlerinden koşmakta yorulduğumu hissetmiştim.
Bu noktada adaptasyon mekanizması girdi devreye. Gelene hay hay
gidene bay bay modları... özellikle İzmir'deki gay ortamlarında
bunu çok sık görebilirsiniz. Birisiyle 1 gün önce ballım güllüm
yazışırken ertesi gün tık ses çıkmaz. Bi bakarsın profil
silinmiştir. Sen yoksan başkası var ne konuşcam havaları.
Neyse... tüm bunları neden mi anlatıyorum. Adaptasyon olayında
insan herşeye adapte olur fakat gönlünü kaptırdığı kişiye
adapte olamaz. Gönlünü kaptırdığı kişiye git diyemez. Gönlünü
kaptırdığı kişiye eeeh yeter be diyemez. Gerçekten gönlünü
kaptırdıysa eğer...
Nisan ayının bir
özelliği 13 nisanda tus olmasıydı. Tüm bu süreçlerde 2 kişiyi
hayatıma dahil ettim ama aklımda kalan ve gönlümde olan kişi
yerinde oynamadı. Doktor tabi ki. İnsanlar belki de bu konudan
sıkılmış olabilirler fakat benim yaşamıma dair şuan
anlatabileceğim en önemli şey doktor. O yüzden yazının devamını
okumadan önce iyi düşünün derim. Neyse... 13 nisan yaklaştı ve
geçti ama aklımdaki geri dönüş olmadı. Bekledim sinirlendim.
Karşımdakine hiçbir şey hissettiremediğimi düşünmeye
başlamıştım. İş arkadaşlarımla ve çeteyle konuştuğumda ise
insanlar şansını dene ne kaybedersin ki demişlerdi. Bilmiyolardı
ki kalbimi çarptıran hızlandıran durduran kişiye mesaj atmak
istediğimi. Tüm duygularımı anlattığımda ise insanlar basit
bir sevgililik ya da beğeni üzerinden yorum yapıyolardı. Kimse
benim ne kadar çarpıldığımı hiçbir zaman anlamamıştı.
Aradan geçen 2 günde
heyecandan sıkıntıdan öldüm. Sonra kararımı verdim ve
whatsapptan engeli kaldırıp msj attım. Merhaba doktor! Önce bir
cevap gelmedi. Telefonu önüme koymuş ve son ses açık olan
telefona msj geliyo da acaba ben mi duymuyorum diye aç kapa aç kapa
yapmaktan helak etmiştim. Tüm bunlar da 4 dakika içerisinde
olmuştu tabi. O 4 dakika bile geçmek bilmemişti. En son yüksek
seste msj sesiyle korkarak açtım telefonu. Merhaba Panda! İşte
beklediğim şey olmuştu. Msjıma cevap vermişti. Acaba bu
bişeylerin de devamlılığına işaret miydi? Yazışmaya başladım.
Konuştuk konuştuk konuştuk. Bi ara “mutlu oldum” dedi. Tam da
tus muhabbeti geçerken neyden bahsettiğini anlamayıp tustan mı
mutlu oldun dediğimde ise “yok hayır msj atman mutlu etti”
dedi. O an elim ayağım birbirine dolaştı. Ne diyeceğimi bilemez
halde çevrimiçi yazısına bakıp kalmıştım. 2 dakika öyle
durduktan sonra kendime geldim ve tekrar devam ettim konuşmaya.
Süreçlerde kendisi engellediğimi sildiğimi farkettiğini söyledi.
Ben de whatsapptan engellendiğini nası anladığını sorduğumda
ise son görülme tarihleri yoktu dedi. O heyecanı bile hemen yok
eden çakal beynim çalıştı ve parmaklarımı oynattı: “hmmm
sen bana baktın ozaman whatsapptan????” buna gelen cevabın evet
olacağını düşünenler kaç kişi önce bi sayalım?
1...5...14...30...67... :) evet demedi ama “orası bende kalsın”
diyerek evet demiş oldu.
Mesajlaşmalar böyle
devam etti tabi. Ben en son dayanamayıp görüşelim dedim. Gelen
cevap ise “olabilir:)” oldu. Babannesi rahatsızmış onun
yanındaymış ama gelince görüşelim dedi. Tamam dedim. Süreç
içerisinde msjlaş msjlaş bi türlü görüşemedik. Ben de sinir
oldum doğal olarak. Sürekli bi olay sürekli bi rahatsızlık
olması (babasının ameliyat olması aynı zamanda babannesinin felç
geçirmesi v.s.) gibi durumlardan sürekli ertelendi. En son bu
durumlar varken istanbula gittiğini ve istanbulda olduğunu söyledi.
Tustan sonra tercih için okulları geziyomuş. Hey allahım ne işi
var oralarda diye düşünürken ertesi günü sen çaurda düş ve
diz kapağını kır! Ağzımı açan 2 olsun diyerek doktor
üzerindeki beddua etkimi de görmüş oldum. İlk mesajın üstüne
1 aydan fazla geçti ve ben artık armudun sapı üzümün çöpü
olayından sıkıldım ve resti çektim. Restten ziyade emr-i vaki
yaptım ve görüşüyoruz dedim. Olabilir cevabına hazırlıklı
olduğum için de ihtimaller üzerinden gitme evet veya hayır de
dedim. Evet dedi. Konakta buluştuk. Neden konak derseniz ben de
bilmiyodum. Açıkçası son dakkaya kadar da kafamda planlamıştım
ne konuşacağımı. Bu vakte kadar geçen tüm olayları benim neler
yaşadığımı anlatıcaktım. Tüm hislerimi ortaya döküp evet
veya hayır cevabını almak için gidiyodum bi nevi. Evet derse
işler farklı olucaktı ama hayır derse masaya 20 lira atıp ben
seni gözümde büyütmüşüm dicektim. Sen buymuşsun insanlar seni
anlamış ama ben anlamamışım ve ilerisi için de hep yalnız
kalıcaksın farkında mısın diyip masadan kalkıcaktım. Kafamda
bunlarla gittim. Gidiyorum ama vapurda kendime gelirim zannetmiştim.
Bildiğin felç tadında bi durumdaydım. Konağa yaklaşırken
aklımdaki herşey silinmeye başladı. Bizim çeteyle mesajlaşıyodum
bi yandan. Vangörlüm sakin olmamı söyleyip dursa da içimdeki
kötü olucak umutsuzluğu belki de herşeyi alıp götürmüştü.
Konağa indim ve yanına gittim. Diz kapağını kırdığı için
uzun süre kıpırdamadan yatması gerekiyodu daha sonraları baston
yardımıyla yürümeye başlamıştı. Bastonla çaresiz çocuklar
gibi ilerde bana bakışını gördüm ve hem mutluluk hem nefret
dalgası kabardı içimde. Uzun zaman geçmesine yönelik sinir ve
kalbimin çarpıp kelebeklerin midemde kıpırdanıp dışarı
çıkmayı istemesi...
Tus öncesi ilk
tanıştığımızda ise beni yemeğe götüreceğini söylemişti.
Meğerse o yüzden konakta buluşmuşuz. Beni götürmek istediği
yere götürdü. Yemek yedik havadan sudan sohbet ettik. Daha
sonrasında ise konak piere geçtik. En uçta güzel deniz kenarında
bir yer varmış. Oraya oturduk. 2 bira söyledik. Havadan sudan
muhabbetler artık tıkanmaya başladı ve ben sazı elime aldım.
Başladım tek tek sorular sormaya. Hayatına giren birisi oldu mu?
Bu sürede neler yaptın? Daha sonrasında aldığım cevaplar tatmin
ediciydi. Daha sonrasında ise buluşma nedenimi söyledim. Tüm
herşeyi anlatacağımı ve bu süreçte beni durdurmamasını
söyledim. Önce bir kaç kez durdurmaya kalkıp sorduklarıma cevap
niteliğinde bişeyler geveledi. Onu dinledikten sonra ben devam
ettim. 6 ay boyunca ne yaşadıysam anlattım. Onunla ilk görüşmeden
sonra tus için görüşmeyi kesmesinde ne kadar üzüldüğümü ve
ilişkilerimde yaptığım hataların sonuçlarının hep ona
çıkmasına kadar... Herşeyi... hiç yalan söylemedim ona. Oturdum
sadece anlattım. Rüzgar eserken içim tiriyodu ama güçlü
görünmek istedim ona. Bir kere bile takılmadan bir kere bile
durmadan anlattım. Son çıktığım kişiyle (blogtan beni takip
ediyodu) olanları... arada aklıma gelişlerini... mesaj atmak
isteğimle kavga edişimi ve artık ne olursa olsun sadece bir evet
ya da bir hayır için buraya kadar geldiğimi söyledim.
- Panda: İşte tüm bunları anlatmaya geldim. Aklımdaki plan da buydu aslında. Senden bir şey beklemeden senden bir şey istemeden gelip herşeyi anlatmak... tüm bu zamanlardaki yıpranmalarım... seni ilk gördüğüm andaki kalp çarpıntı bombardımanım... seninle seni tanımadan bir ömür geçirebileceğim düşüncesi... 6 ay boyunca seni faceten instagramdan takip edip sürekli iletişime geçme isteği... her adımını bilmek... tüm bunlar aslında tek bi soruya çıkıyo doktor. 6 ayın sonunda tek bir soru... Ben buraya evet veya hayır demeni duymaya geldim. Herşeye hazırı...
- Doktor: Evet panda...
Daft Punk - Somehing About Us
8 Temmuz 2014 Salı
İşler Güçler (Ansızın part tri)
Eve geldim ve msjlaştık. Artık bana ait olduğunu belirten msjlardı bunlar. İnsan kaybetme korkusuyla bazı şeyleri hızlandırıyo anladım bunu. Rest çektim ve işe yaradı. Daha sonrasında ise bana ait olduğunu tekrardan sorgulatan şeyler yapmaya başladı. Msjlarda özel bi kelime yok, görüşmek için bi çaba yok ve en önemlisi ben görüşmek istediğimde ise arkadaşım gelcek modları... Gene sinirlendim tabi. Aradan 1 hafta geçmiş olmasına rağmen adam akıllı görüşemedik. Arkadaşım gelicek ayağına görüşmemek nedir arkadaşım!? geliyosa geliyo ki keza kendisi de geymiş. E tamam mis işte. Zaten 7/24 dibinizden ayrılmıcam ki özel özel konuşmak için anınız da olucaktır saygı duyarım da bana böyle bahanelerle gelmeyin.
Neyse o zamanlar sonrası iyi hoş oldu herşey. Kendisinde kaldım bir sürü paylaşımlar oldu. Seks konusu ise cidden iyiydi. Vangörl ve kuzucukla da tanıştırdım. Haftasonları ona kalmaya gidiyodum. Hafta içi de iş çıkışı evine gidiyodum ya da dışarda buluşuyoduk. Hatta bi ara dota 2 bile öğrettim. Maşallah kaptı da kerata. birlikte güzel güzel oynadık maçlara girdik. Bi ara daha önceki yaptıklarını çağrıştıran bişeyler daha oldu sinirlendim ve üstüne gittim. Oturdu ağladı. Bana yemek yaptı ben ona yemek yaptım. Dışarılara çıktık. Hatta bi ara martta olan gay party'e gittik. Dreamboy olan fuarda olan. Birlikte eğlendik. Orda benim 50lik amcayı da gördüm. Askı takıp gitmiştim. Amca selam verdi bizimkilere öylesine sonra geldi benle konuşmaya başladı. Noluyoz dedim. Daha sonrasında askılarımdan tuttu çekti ve tam bırakıcakken vangörl araya elini soktu da büyük bi acıdan kurtuldum.
Olaylar böyle devam ederken atanma mevzusu geldi çattı. Beni aldı gene bi düşünceler. Oturdum düşündüm baya bi ve en son onunla konuşmam gerektiğini farkettim. Oturduk konuştuk. Tercihlerimden birisi gelirse eğer gitmek durumundaydım ve uzaktan ilişkiye hayır demeyi çoktan göze almıştım. Keza bu fikrimi paylaştığımda o da onayladı. Kendisi de uzaktan ilişki istemediğini belirtmişti. Yanına gelen arkadaşıyla bu konu hakkında uzunca konuşmuştuk. Çocuk çok tatlı bi çocuk eski kezban pandayı gördüm kendisinde. O yüzden çok fazla ilgilendim. Abilik yaptım bi nevi kendisine. O da benim bu yakınlığımı anladı ve arkadaşlığını açtı. Sevdim keratayı. Neyse bu noktalarda sıkıtıya girdik. Tercih yaptım ve bekledim ama atamam olmadı.
Atamam olmamasına hem sevindim hem üzüldüm. Neyse devam et panda dedim. İşte işler bundan sonra karıştı. 2 hafta içerisinde akıl almaz bir hale geldim. İş yerinde herşey sarpa sarmaya başladı. Önce müdür yüklendi işleri beceremediğimi iddia edip. Daha sonra müdür yardımcısı bi fasıl kaydı bana. En son da meğersem yapılan işlerden en çoğunu beni yaptığım ortaya çıktı. İşteki bi arkadaş tüm işlerini bana yüklemiş onu öğrendim ve patlama noktası oldu. Sinir küpüydüm adeta. İşyerine gitme isteği kalmadı. Suratım ise bildiğin asıldı 1 hafta ve mide ağrılarıyla başlayan ve sonra bulantılara dönüşen gidişatım ise mükemmel oldu. İşlerim benim yaptığım ortaya çıkınca kimse de gelip ne özür ne teşekkür diledi. Bu arada sevgilim de saçma sapan konuşmaya başladı. Ona da sinir olmaya başlamıştım.
Hemen haftasonuna eve kaçtım. Tüm vücudum ağrıyodu eve vardığımda. Bişeyler yedim ve uzandım. Annem sorguladığında ise yarım yamalak anlatabildim ki can acısından duramıyodum. En son saat 10da uyumuşum. Kaldırıp yerime yatırdılar. ve o gün 15 saat uyuyarak rekorumu kırdım. Ertesi gün uyandığımda ise komadan çıkmış gibiydim. Bu süreçlerde ise işten 2 kişiye de açıldım. Güvendiğim insanlardı ki güvenimi boşa çıkarmadılar ve tüm bu sinir harplerimdeki hallerimde bana çok destek oldular. O haftasonunu uyuyarak geçirdim. Pazar günü izmire döndüğümde ise kararımı vermiştim. Ayrılacaktım.
Ayrılma konuşmasını hiç bi zaman beceremem zaten. Gene öyle oldu. Ağlamaklı bi sesle ayrıldım. Üzüldüm mü evet üzüldüm ama o süreçte kendisini gördüğümde nefret etmeye başlamıştım çünkü sinir harplerim eski anları depreştirmişti. Beni başkası için bıraktığı günlerdeki kızgınlığımı bastırdığımı farketmiştim. Tüm herşeyi açıkladım ve ayrıldım. Onun evinden çıkarken bok gibi hissediyodum kendimi. vangörlümü aradım direk. Onun sesini duyunca rahatlıyorum resmen onu farkettim. Daha sonra kuzucuka gittim ve ve bi fasıl da ona kustum içimdekileri. Bi ara aradı ve seni seviyorum ayrılmak istemiyorum dedi. Bende bununla bana gelmemesini ve işleri zorlaştırmamasını istedim. Panda tam da zamanında ayrıldın vizelerim varken bunu yaptın dedi. İşte içim orda acıdı bi daha. Haklıydı. Bi daha da aramadı. Esaslı adammış. Son arayışım dedi ve aramadı. Ben de tekrar toparlanma aşamasına girdim. Sonraları nisan ayına girdik ve bişeyleri farkettim tekrardan.
Bir gün atılan bir msjla hayatımın tekrar değişeceğini hiç ama hiç düşünmemiştim...
Beklemek (Ansızın part tu)
Sike sike geleceksin derken cidden beddua mı ettim yoksa gerçekten istedim mi bilmiyorum ama dedim işte. O akşam eve döndüm tıpış tıpış. yolda buluştuğum çocukla karşılaşmayayım diye de dikkatli geldim. Eve gelip oturunca bi hüzün çöktü. Hem sinirimden hem de moralsizliğimden kendimi odama kapattım. Gene başlıyoruz dedim içimden. Gene bi hüzün gene bi çöküş. Haydi bakalım panda topla kendini dedim uykuya dalmadan önce.
O geceyi sancılı da olsa atlattım. Sinirim hem ansızın gelen ve giden kişiye hem de olayların yani beni bulan olayların hep böyle olmasınaydı. Ertesi gün ise normal hayatıma devam etmek istedim. Her şeyden her türlü gariplikleri tadarak geçirdiğim anlar boyunca artık alışmalısın panda diyodum ama gene alışamamıştım. İnsan doğası elbet. Hayalkırıklığı bünyede aşırı tepkilere ve aksamalara neden olur. İnsanın sağlığı 2 günde tepetaklak olur. Sağlıklı demek hem fiziksel hem ruhsal hem de sosyal açıdan iyi olmak demek. Bilmeyenler için ileteyim. Ruhsal sağlığın iyi olmazsa sosyal sağlığın ve fiziksel sağlığın her daim etkilenir. İşte o noktayı tekrar tekrar tekrar yaşıyodum. Sırt ağrıları ve uykusuzluk...
Neyse ki bu seferki kısa sürdü. Çarşambaya toparlanma aşamalarına geçmiştim. İş ve sosyal hayatıma devam ediyodum ki çarşamba akşamı msj geldi whatsapptan. Bu yeni numaram kaydederseniz sevinirim bırt zırt. Te allahım dedim ama sinirim gene şaha kalktı. Sus panda dedim bu sefer sus. Sustum ve yoluma devam ettim. Cuma günü geldi çattı ve ben de tatil olması ve uyuyabilmek için beklediği ana kavuştum. Cumartesi sabahı baya deli uyumuşum tüm haftanın yorgunluğuyla. Cumartesiyi de güzelce atlattım. O gece yatmadan önce msj geldi. kim ki bu gecenin köründe dedim içimden açtım baktım ki bizim çocuk msj atmış. Numaram değişti msj gelmiştir umarım kaydedersen sevinirim demiş. Ben de okudum sonra da döndüm götümü yattım. Sonuçta ne sallıcam dedim.
Ertesi gün saat 10da zır zır telefon çalmaya başladı. Kim o ne o derken bi baktım vangörl. Noluyoz kız dedim ve pandaaa diye bi panik sesi!? Kalktım doğruldum direk. Noluyoz falan derken vangörl direk konuya girdi. Kuzucuk'un başında bi kaç durum varmış koş evine git dedi. Du ben bi arayım onu flan dedim. Aradım konuştuk. Durum kontrol altındaymış tamam bi problem olursa ara dedim. Sonra uzandım tekrar ama uyuyamadım. Neyse 1 saat sonra kuzucuk ben çok sıkıldım bunaldım durum beni yordu kalk kahvaltıya gidek dedi. Kalktım hazırlandım alsancağa aktık. Dertleştik bi güzel kordonda kahvaltı eşliğinde.
Daha sonra ben beni yarı yolda bırakan kişiye msj attım kinayeli bi şekilde. Numaranı kaydederim ama neden diye sordum. O da yok görüşmek istiyorum falan dedi. Konuştuk. Ben tüm kinimi kustum tabi. Alttan aldı falan. Daha sonra da akşam kendisine gelmemi istedi. Akşam ben de gittim evine. Önce sakin sakin konuştuk. Daha sonra ben başladım söylenmeye. Sen şunu yaptın bunu yaptın bunu dedin diye saydırmaya başladım. O an karşımdaki kişi ezilip büzülürken bense rahatlıktan yayılma pozisyonuna gelmiştim. Daha sonra piçlik olsun diye rahat mısın rahat ol falan dedim ona. O da değilim falan dedi. Nası rahat ediyosan öyle takıl mademki ben şuan çok rahatım dedim. Baktım olmadı yanıma çağırdım koltuğun yan tarafına vurarak. Geldi tıpış tıpış. Şimdi nasıl dedim eh dedi. Sonra sarıldı birden kafasını göğsüme koydu. Şimdi rahat mısın dedim daha iyi dedi. En son artık çok rahatım dedi ve başını kaldırıp beni öptü. Bende karşılık verdim tabi. uzunca bi öpüşmeden sonra çok güzel öpüşüyosun dedi. İlk defa böyle bi iltifat aldığım için şaşırdım bende tabi. Daha sonra öpüştük baya. İyi güzel hoş falan. Saat geç olmaya başladı. Ben kalkayım artık dedim. Üstümü giyerken şeytan dürttü. Sen o günkü buluştuğun çocukla yattın mı dedim. O çocuk bu eve geldi mi dedim. Suratını bir şok ifadesiyle önüne eğdi. Ahanda panda millet yiyişmiş ve sen de yedek teker olarak gelmişsin dedim. Sıçtım ağzına ayaküstü. Yok hayır falan demeye başladı. Bende benim o çocuktan farkım varsa bunu göster dedim. Eğer beni istiyosan bunu bana göster söyle dedim. Bu kapıdan çıktığımda aklımda tek bişey olmalıyım. Net olmalı herşey dedim. İstiyosan bitir istiyosan devam et ama bana net bişey söyle dedim. Beni istiyo musun dedim. Evet dedi. Biraz sakinleyip çıktım evden ve evime geldim.
Ertesi gün saat 10da zır zır telefon çalmaya başladı. Kim o ne o derken bi baktım vangörl. Noluyoz kız dedim ve pandaaa diye bi panik sesi!? Kalktım doğruldum direk. Noluyoz falan derken vangörl direk konuya girdi. Kuzucuk'un başında bi kaç durum varmış koş evine git dedi. Du ben bi arayım onu flan dedim. Aradım konuştuk. Durum kontrol altındaymış tamam bi problem olursa ara dedim. Sonra uzandım tekrar ama uyuyamadım. Neyse 1 saat sonra kuzucuk ben çok sıkıldım bunaldım durum beni yordu kalk kahvaltıya gidek dedi. Kalktım hazırlandım alsancağa aktık. Dertleştik bi güzel kordonda kahvaltı eşliğinde.
Daha sonra ben beni yarı yolda bırakan kişiye msj attım kinayeli bi şekilde. Numaranı kaydederim ama neden diye sordum. O da yok görüşmek istiyorum falan dedi. Konuştuk. Ben tüm kinimi kustum tabi. Alttan aldı falan. Daha sonra da akşam kendisine gelmemi istedi. Akşam ben de gittim evine. Önce sakin sakin konuştuk. Daha sonra ben başladım söylenmeye. Sen şunu yaptın bunu yaptın bunu dedin diye saydırmaya başladım. O an karşımdaki kişi ezilip büzülürken bense rahatlıktan yayılma pozisyonuna gelmiştim. Daha sonra piçlik olsun diye rahat mısın rahat ol falan dedim ona. O da değilim falan dedi. Nası rahat ediyosan öyle takıl mademki ben şuan çok rahatım dedim. Baktım olmadı yanıma çağırdım koltuğun yan tarafına vurarak. Geldi tıpış tıpış. Şimdi nasıl dedim eh dedi. Sonra sarıldı birden kafasını göğsüme koydu. Şimdi rahat mısın dedim daha iyi dedi. En son artık çok rahatım dedi ve başını kaldırıp beni öptü. Bende karşılık verdim tabi. uzunca bi öpüşmeden sonra çok güzel öpüşüyosun dedi. İlk defa böyle bi iltifat aldığım için şaşırdım bende tabi. Daha sonra öpüştük baya. İyi güzel hoş falan. Saat geç olmaya başladı. Ben kalkayım artık dedim. Üstümü giyerken şeytan dürttü. Sen o günkü buluştuğun çocukla yattın mı dedim. O çocuk bu eve geldi mi dedim. Suratını bir şok ifadesiyle önüne eğdi. Ahanda panda millet yiyişmiş ve sen de yedek teker olarak gelmişsin dedim. Sıçtım ağzına ayaküstü. Yok hayır falan demeye başladı. Bende benim o çocuktan farkım varsa bunu göster dedim. Eğer beni istiyosan bunu bana göster söyle dedim. Bu kapıdan çıktığımda aklımda tek bişey olmalıyım. Net olmalı herşey dedim. İstiyosan bitir istiyosan devam et ama bana net bişey söyle dedim. Beni istiyo musun dedim. Evet dedi. Biraz sakinleyip çıktım evden ve evime geldim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)