8 Ağustos 2021 Pazar

Bobo

Selam blog. Uzun zaman oldu farkındayım. 6 yıl geçmiş. Neler değişti bi bilsen. En son bıraktığım yerden okudum da başlı başına iç acıları yazımışım. Şu an düşündüğümde biraz basit geliyo süreçler ama şu an 32 yaşımdan sesleniyorum ki iyiye giden bişeyler pek olmadı bi süre açıkçası. Neyse hikayeler çok. Ben başlayayım yavaştan. En son bıraktığım doktor meselesi çoktan kapanmış ve ben günlük ilişkilerle boğuşur konumdayken hornet belasıyla hayatıma devam etmekteydim. Çalıştığım yerden ilçeye sürülmüş ve hayatımı orada devam ettirirken bir gün Antalya'da eğitim var sen gitceksin dediler. Antalya'da 5 yıldızlı otelde eğitim diyince tabi benim dibimin düşmesi ve hemen kabul etmem bir olmuştu. Tek sıkıntım eğitime birlikte gideceğim iş arkadaşımı hiç sevmememdi. Bavullar toplandı uçağa binildi. Antalya'da otele varıldı. Ben köylü ben kezban ilk defa 5 yıldızlı otel görünce tabi salyalarımı gizleyemez olmuştum. odaya yerleşildi falan derken bir de ne göreyim? Üniversiteden en yakın arkadaşım da eğitime gelmiş!!! Bi sevindim bi sevindim sormayın! Bu arada Antalya'ya gelinince ekstradan hornete ayrı bi düştüm tabi. Gerçi otel Antalya'nın bir ilçesinde ve sezon dışı bir noktada olunca pek kısmet çıkmaz diye düşünerek etrafı kolaçan ettim ki nitekim öyleydi. Eğitim bi yandan en yakın arkadaş bi yandan falan derken her şey güzel gidiyoken bir gün hornetten bir mesaj dikkatimi çekti. gayet düzgün bir mesajla muhabbete başlamış ve düzgün bir iletişim kurmak isteyen biri yazmış. Tabi hemen cevap verildi! Sohbet üstüne sohbet derken telefonlaştık whatsappa geçtik. Muhabbet güzel falan derken nudelaştık. Yaş olarak küçük olması beni bi itse de sohbete devam ettik ve karşımdaki kişi ilgisini belli etmekten çekinmedi. Hoş çocuk falan diye düşünüyorum ama ilişkiye inancım kalmadığı için ve dilim yandığı için pek sallamıyorum da bi yandan. Maks sevişirim diye düşünerek sohbete devam ettim. İlgi de hoş tabi. Dursun bu el altında derken Antalya'dan döndüm tabi ama çocuk beni bırakmadı. Sohbete devam etti. istediğini dile getirdi sürekli. Ben de he tamam modunda devam ettim. Muhabbeti güzel ve eğlenceli olduğu için günlük muhabbet çok sıklaştı ve artık sevgili modunda yatarken ve kalkarken de günaydınlar iyi gecelerler falan diye konuşmalar sıklaştı. E tabi ben başka yerde o başka yerde olmaz bu iş dedikçe ben seni elde edicem diye diye sürekli söyleniyodu. Şans bu ya! 2 hafta sonra tekrar Antalya'ya eğitim çıktı ve beni görevlendirdiler tekrar. Tabi böyle bişey olunca ben de direkt çocuğa haber verdim ben geliyom diye. Pek sevindi pek heyecanlandı. takılmalık bir durum olduğunu bildiğim için en azından vaktim güzel 2 sevişir gezeriz falan diye düşündüm. Bu sefer otobüsle gideyim dedim. haber ettim. şu saatte geliyorum diye. Otogardan alıcam seni dedi. Tamam dedim. Antalya otogara varınca aradım. Ben geldim dedim. O da ben de otogardayım dedi. Sonra karşımdan geldiğini gördüm. İlk izlenime bakarsak pek sarmamıştı beni açıkçası. Neyse panda dedim. zaten haftasonlarını değerlendircen. hoş vakit geçir seviş gerisini sorgulama dedim. Buluştuk ve sarıldık Servise binip arkadaşının evine geçtik. Serviste giderken omzuma başını yasladı ve öyle gittik. Aha dedim kesin hoşlandı bu iyice ne bok yicen bakalım panda! Eve girdik. Elimde valiz ayakkabılarımı ayakkabılığa yerleştirmek için eğildim ve kafamı kaldırdım. Baktım burnumun dibinde! Hemen yapıştı dudaklarıma. Oraya buraya çarpa çarpa öpüşe öpüşe salona gittik. Beni koltuğa ittirdi direk üstüme çıktı. O üstümde ben yatıyoken baya bi seviştik. Madem bu noktaya geldik iyice ilerleyelim diye üstünü çıkarmaya çalıştığımda izin vermedi. O sadece benim tişörtümü sıyırdı ve vücuduma baktı ve çok güzel diyip dudaklarıma tekrar yumuldu. Öpüşmesine bayılmıştım açıkçası. Dudakları etli ve kalındı. Öpüşmesi de güzel olunca tabi doya doya öpüyodum. Öpüşüyoduk. Sonra bi duraksadık ve yanıma yatırdım. Hemen kolumun altına girdi kedi gibi. Hadi kalkalım artık dedim kalktık üstümüzü değiştik ve biraz daha uzandık. O gece sakin sakin yorgunluktan uyuduk. Ertesi sabah sabah ereksiyonu durdurur mu beni? sürtünme değdirme dürtme falan derken bizi aldı bi sevişme! O azgınlıkla ve sevişmenin gazıyla yüz aşağı çevirdim. İçine girmeye hazırlanırken prezervatif çıkardı. Onu takıp girdim içine. Kenetlenmişçesine sevişmeye devam ettik. Vücudunu ve öpüşmesini beğenince tabi daha bi aşka getirmişti beni. Uzun uzun sevişip boşaldıktan sonra bana bi uyku bastırdı ve az daha kestirdim ben. O da benim fotoğraflarımı çekmiş ve sevmiş uyurken. Daha sonrasında işe gitmek zorunda olduğu için hazırlanığ çıkması gerekti ve ben de evde onu bekledim. Geldiğinde bu sefer arkadaşı da gelmişti.Sohbet muhabbet alkol falan derken güzel bir gece olmaya başladı. Bulduğum yerde sarılıp öpüyodum. Çok keyifliydi onunla öpüşmesi. Kafalarımız güzel olmaya başlamıştı. daha 24 saat olmuştu yüz yüze tanışalı. Daha sonra herkes yattı biz de balkonda içmeye devam ettik. Tanımak istiyorum diyince anlattım ben de kendimi her şeyimle. Geçmiş ilişkiler, aile, iş ve diğer her şey... Sıra sende dedim. O da anlatmaya başladı. Ailesinden, işinden, eski, ilişkisinden ve sağlık durumundan... Sağlık durumu demişken bu onun özeli tabi ama kronik bir rahatsızlığı vardı. Bulaşabilen. Bunu duyunca çok şaşırmıştım ve çok afallamıştım. Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilememiştim. Kafam karışmıştı. Donuğ kalmıştım açıkçası. Yaşadığı zorlukları anlattı gece boyunca. Daha sonra ikimizde alkolden artık önümüzü göremez hale gelince yatalım dedik. Ertesi gün ben eğitimin olduğu otele geçicektim. Öğlene doğru ayrıldım yanından. Eğitimin olduğu otele gittim. Zamanında İzmir'de birlikte çalıştığım arkadaşlarım da eğitime gelmişti. Sohbet, muhabbet, eğitim ve deniz derken baya baya günler güzel geçti. Eğitim boyunca da mesajlaşmaya devam etmiştik. Eğitimdeyken kuzucuku aradım. Yaşadıklarımı anlattım. O da ne diyeceğini bilemedi ama beni rahatlatan cümleler kurdu sürekli. Tanıştığım kişiyle iletişimimi ve kurduğum ilişkiyi sürdürebileceğime yönelik konuştu. Ben korkuyodum açıkçası. Eğitim bittikten sonra da onun yanına gidecektim çünkü. Bu kronik rahatsızlık meselesi kafamı kurcalamıştı. İnternetten araştırdım. Bol bol okudum. Bununla yaşayan insanlarla ilgili bloglar buldum ve hikayeler okudum. Kafam bi noktada rahatlamıştı açıkçası. Normaldi bu. Süreç ve aradaki ilişki hepsi normaldi. Her şey normaldi. KAfam daha da netleşerek gittim yanına eğitimden sonra. Eğitimden sonraki haftasonunda da güzel bir vakit geçirdik. Bulduğum her yerde öptüm. Pazar günü dönücektim. Cumartesi akşamı gene alkol almaya başladık. Arkadaşı da bizimleydi. Sohbet ederken arkadaşı bir an "peki şimdi siz sevgili misiniz?" diye sorunca ne diyeceğimi ne cevap vereceğimi bilemedim. Şaşırdım. O da "sıkıştırma adamı" diyerek sohbeti değiştirdi. Evet biz neydik? Ben takılmaya gelmiştim ama biz neydik. Vücudunu, sohbetini, seksini, öpüşmesini, vakit geçirmesini, mesajlaşmasını, aramasını, eğlenmesini, sarılmasını... Hoşuma gidiyodu onunla her şey ama biz neydik diyince panik olmuştum. Bişey diyemedim o an. Flört seviyesinde miydik acaba. 2 gece geçirdik ne flörtü falan dedim içimden. Bi daha görmicen ne saçmalıyon dedim içimden. Sonra kendimi toparladım. Anımı güzel geçirmek istiyodum sadece. Saçmalama dedim ve anımı güzel geçirmeye devam ettim. Sarılarak uyuduk gece. Pazar günü benim dönüş vaktim gelmişti. Sarıla sarıla ayrıldık birbirimizden. Güzeldi çünkü her şey. Evime döndüğümde de konuşmalar devam etti. Mutlu ediyodu beni eşek. BOBO diye kaydettim onu telefonuma. O da benşi Yogi diye. Bir daha görüşmeyiz dedim ama beni yalancı çıkardı. Sevgili olalım diye kendini yırttığının farkındaydım ama ben yanaşamamıştım. 6 yaş vardı aramızda ve mesafeler. Korkutuyodu beni her şey. O zamanlar bilmiyodum ki bağlanma problemlerimin olduğunu. Güvensiz ve sağlıksız bağlanma örüntümün olduğunu. Neyse benim dönüşümden 1 ay sonra İzmir'e gelicem seni görmeye dedi. Arkadaşım da var onda kalırız dedi. Tamam dedim. Gün geldi çattı. Heyecanlıyım ama aynı zamanda da ne olduğunu konduramadığuım bi noktadayım. Olmaz dediğim bi noktada hoşuma giden çok şeyi vardı. İzmir'e geldi. Koşa koşa gittim açıkçası. Alsancakta buluşalım demiştik. Arkadaşıyla birlikte gelmişti. Sonradan haberim olmuştu tabi ama beni herkese anlatmışmış. Herkes beni tanıyomuş meğersem. Yolda gelirken gördüm onu. Beni görünce koşmaya başladı. Yol ortasında birbirimize sarıldık. Özlediğimi fark ettim. Yanağıma bir öpücük kondurdu sarılınca. O da özlemiş belliydi. Güzel bi yemek yedik. Eli sürekli bana dokunur halde yanımda oturdu hep. Sohbet ettik. Bobo dedim ona. Gözlerime baktı hep. Güldük eğlendik bütün gece boyunca. Gece olunca arkadaşının evine geçtik. Arkadaşının evi 1+0 olunca haliyle kardeş kardeş takıldık. Sarıla sarıla uyuduk o gece. Ertesi gün de koynumdan çıkmadı hiç. Gezdik, dolandık, sohbet ettik, güldük, öpüştük ve çok eğlendik. Acaba mı dedim. Acaba o mu? Doğru insan mı? Gelirken bana hediye almıştı. Bi gömlek bir de pantolon almış. DEvasa bir insan olduğumun farkında olduğu için baya büyük büyük alınca gömlek bi nevi bornoz gibi oldu. Üzüldü tabi öyle olunca. Üzülme bobo dedim. Daraltırız hallederiz. Ben çok beğendim. Senin de içine sinsin dedim. Öptüm kafasından. O da sarıldı bana. Pazar oldu. Ayrılık çökmeye başladı üstümüze. O hüzünlü ben hüzünlü. Gitmeden konuşalım istedim açıkçası. Adını koymak istedi aramızdakinin. Ben de istedim açıkçası. Hoşlanıyodum ne de olsa. Denemek istedim. Korksam da denemek istedim. Mutluydum onunla çünkü. Sevgilim dedim. Sevgilim dedi. Öpüştük. Arkadaşı da pek mutlu oldu. Ben de mutlu olmuştum açıkçası. Onun gözleri de parlıyodu mutluluktan. Artık ayrılma vakti iyice gelince hazırlanmaya başladım ben de. Tuvalete girdim dişlerimi fırçalamak için. İçerde arkadaşı ve arkadaşının arkadaşı vardı. Ben lavabodayken geldi sarıldı arkamdan. Sonra o da dişlerini fırçalarken ben sarıldım bu sefer. Tabi 2 günlük azgınlık vbe duygu yoğunluğu olunca kalktı benimki. Dayadım arkasından. Döndü önüne. O da sertleşmişti. Bi dakika geliyom dedi öptü gitti. 1 dakika sonra geri geldiğinde de yanında prezervatifle geldi. Kapıyı kapattık. Deli gibi öpüşmeye sevişmeye başladık. Üstümüzü başımızı çıkardıktan sonra lavaboya çevirdim yüzünü. Prezervatifi taktım ve içine girdim. Ses çıkarmadan tuvalette seviştik. O da çok azmıştı ben de. Ben içine o da lavaboya boşaldı. Sonra hiç bişey olmamış gibi lavabodan çıktık. Ben giyindim ve çıktım. Artık sevdiğim sevildiğim bi ilişkim var sevgilim var dedim. Boboyla ilişkimize böyle başladık.

24 Şubat 2015 Salı

Çorbalamasyon

selam blogırlar blogdaşlar. uzun zaman olmuş yazmayalı. neden yazmadım diye düşündüm baya bi aslında. blog dünyasının ve blog arkadaşlıklarının farklı olduğunu düşünmüşümdür her zaman. o yüzden de fazla değer verdiğim beni tanıyanlar tarafından bilinir.  neden girmediğimi farketmem 2 gün önce bloga girmemle önüme çıktı resmen. en son doktoru yazmışım ve bildiğin kilit vurmuşum beynime heralde. zaten 2. ve 3. partı yazmak benim için ölümdü iyice titanik misali buzlu sulara gömmüşüm blogu. neyse birazcık cesaretlenip tekrar yazayım istedim. 

ölürüm le sana! son zamanlarda ağzımı yımıştıran içimi kıprıştıran tek insan diyebilirim! öl de ölelim Adam! 

uzun zaman oldu demiştim. evet harbiden de uzun zaman olmuş. O Gay Ben de'nin tabiriyle 6 ayda bir yazıyorum. farkındayım. şimdi biraz geriden de gelcek olsam da bi kaç bişeyler anlatmak istiyorum. öncelikle bu yazıyı yazmadan önce Hayat Erkeğinin Hornet tercümelerini okudum. baya bi güldürdü beni eşek sıpası :D yazı için kendisine teşekkürlerimi iletir ayakta alkışlarım kendisini. yazıyı okudun eee sonuç mu? evet! adam haklı beyler dağılın. hem de satır virgül nokta şaşmaz haklılığında. uzun zaman sonra tekrar sahalara dönüş yapınca ben de farkettim. hornet dediğin alt metinli bi uygulama bence de!

tüm bu sürelerde naptım diye soracak olursanız evinizin kezbanı ve eline kocasından başka el değmemiş bir panda olarak "one night" sektöründe ben de çalıştım. çalıştım derken yanlış anlaşılmasın. DENEDİM sadece. ayrıca satıcı değil kullanıcıyım hakim bey! neyse harbiden düşündüğüm gibi "one night" olayında bi cacık da yokmuş. öyle milletin anlattığı "one night yapmadın mı sen ay kız kak bu ne be!?" tavrında ya da "vuhu dün gece bi seksmişim sorma kaaaarşim" diye bahsedilen ve bir durum gibi anlatılan şeye türk erkeğinin öküzlüğü, düşünce yapısı, seks yapabilme süresini ve gay ortamların yavan muhabbetlerini de ekleyip bakınca düşüncelerim bi daha kanıtlandı. saçma sapan insanlar, "ciddi ilişki" diye gelip "çok sevişesim sana veresim var"a bağlayanlar "arkadaş olalım konuşalım aaa bak bu da yatak yanına da prezervatif konmuş ne tesadüf!?" diye ev gezdirenler ve en önemlisi "bi sevişelim önce de sonra evlencem ben!" diyenler... anlayacağınız en son doktordan sonra öyle büyük bir boşluk yaşadım ki günü birlik muhabbetlere bile sarar oldum. he nesi kötü derseniz saçma sapan insanların çoğunlukta olduğu muhabbet, tanışma ve boşa geçen vakitlere oldu olan. "o harcadığım vakte bi yüksek lisans kitlerdim ben ağzını kırim" diye düşünüyo insan. kuzucuk ve vangörle göre izmirdeki tanıştığım insanların sayısından sonra bence izmirin ilk gay muhtarı olarak adımı altın harflerle yazdırmalıyım. muhabbete gelen ya da ne olup olmadığımı sorgulayan o kadar çok insan oldu ki sayı bile veremiyorum açıkçası. geyiği gelmiş olanlar ise ayrı bi terane! 3 günlük horneti silme, kafa dinleme/bekleme ve 3 gün sonrasında geri yükleme sürecinden sonra gelen 7 tane mesajı da cevaplamadım bilginize. bundan sonra izmirde tanımak tanışmak istediğiniz birisi olursa çekinmeyin anam söyleyin bana. karşı komşu teyze ya da süt anne kıvamında gider görücü usulü yaparım ben aranızı ;) süt anne falan hikaye de ben muhtar olayım bari! ha tüm bu tespitler ve deneyimler sonucu ne mi oldu doktora göre "vajinismus" bana göre de "he anam he mode on".

uzun zaman sonra bloga alışma evresinde olduğum için daldan dala atlayaraktan iş konusuna geçicem. şu satırlardan sonra bir macera ya da bir seks hikayesi beklemeyin. bekleyecekler de okumayabilir çünkü gelmicek öyle bi hikaye. belki başka zamana "pandasal deneyimler" başlığı altında maceralarımı anlatırım ama şimdi değil cancan ;)

iş konusuna geçince ise işim bok müdürüm göt! 4 kelime ile ne de güzel anlattım şuan kendimle gurur duydum. durum aynen budur canlar. siz siz olun her daim fıkrası olan bir durumun olmayacağına ihtimal vermeyin keza hayatınızdaki en acı tecrübe olan "tüm götler müdür olur" ibaresiyle acı bir şekilde yüzleşebilirsiniz. keza böyle götlere dikkat etmenizi öneririm. zira mesleki anlamda yıllarını verdiğini iddia ettikten sonra çıkan bir kanundan haberi olmayarak sizden saçma işler yapmanızı bekleyebilir ya da çalıştığın insanların bir adet patates çuvalı misali olduğunu düşünerek duygu, düşünce, istek ve psikolojisi olan bireylerin dediklerine aldırmamanızı isteyebilir. insanla çalışan bir insan olarak ve özellikle dezavantajlı gruplarla çalışan birisi olarak (çocuk) mesleğimi severek yapmamı engelleyen "bu" kişinin allahından bulmasını ve benim de o anı zevkle izleyecek günün gelmesini iple çekiyorum. keza mobbing olayından herkesin haberi vardır. hah! işte çalışma hayatına daha giremeyen/girmeyen gaylere klipsli küpe kıvamında bir tavsiye. İŞYERİNDE MOBBİNG'in ALLAHINI YAŞATIYOLLA OĞLUM. bu durumun sizden kaynaklandığını hiç bi zaman düşünmeyin. keza böyle düşünen olursa şunu söyliyim çocum "bi kendine gel! sen mikemmelsin."


ha son olarak da şu konudan bahsetmek istiyorum. kuzucukla aynı evi paylaşıyoruz şuan. ananem ve dedemden ayrılarak bağımsızlığımı ilan etmiş biri olarak this is zparta tadında mutluyum. kuzucukun arada pörtleyen sinirli bi yapısı olsa da daha önce de söylediğim gibi aile içinde olur öyle şeyler :) öğrencilik döneminden beri yaşıtım biriyle ev paylaşmamıştım. özlemişim lan. paralı öğrenci evi gibi oluyo canlar tavsiye ederim. güvendiğiniz sevdiğiniz abiniz kardeşiniz yerine koyduğunuz biri ile çalışırken eve çıkın. panda tavsiyeleri vol 3,14. uyumlu olmak konusunda ve özellikle artık çocukluğu bırakmanın gözle görülür bi durum olduğunda saçma tartışmalara ya da gereksiz laflara girmeyip birbirini tamamlar moda geçiyosunuz.

p.s. hornet konusu hala devam. beni izleyin anacım. yukarıda anlattıklarıma göre burnu havada düşünmeyin beni. beni yalancı çıkarmak istersen gel izmire 1 ay hornette onlayn takıl anlarsın. ha bide es kaza eğer beni bulur da bana yazarsanız kulağınıza mıknatıslı küpe tadında bi öğüt. bi önce sohbet et lan! hal hatır sor! lise edebiyat dersinden sonra yazacağın ilk 2 satırı da benle konuşmak için yazıver be hacıt ;)
p.s.s. iş konusunda ise saçlarım gün geçtikçe beyazlaşıyo. bildiğin 26sında marul tazeliğinde bi insanken dedeme dönme korkusu başladı. siz siz olun kafaya postişten başka bişi takmayın anam. 
p.s.s.s. burdan anama, babama, konu komşuya, hornetten yavşayanlara, growlrdan hırlayan ve woflayanlara öpücüklerimi yolluyom. 
p.s.s.s.s. sam smith dinlemeyenin çükü düşsün.
pi: uzun zaman sonra yazmayınca raconu unutmuşum canlar alttan alıverin :*

19 Ekim 2014 Pazar

Something About Us (part III)


   Sayfayı aşağı indirdiğimde mağara adamı kaçkını fotoğrafımın altında bişiler yazıyodu. Bu sefer kırmızı harflerle kocaman yerleştirilemedinizden farklı bişi hemde! Kutucuklar içinde sayılar harfler falan derken kafamı netleştirdim ve okumaya başladım. Yerleştirilen il falan derken tüylerim diken diken oldu. Daha da aşağıya indiğimde 4. tercihim olan izmire yakın bir ilin adının yazdığını okudum. Allahım şaka mısın sen? Tekoloji o kadar ilerledi mi falan derken metronun geldiğini farkettim ama adım atamayacak kadar sersemlemiş bir halde ekrana bakıyodum. Ulan atanmıştım lan! Sevinçten içim uçmalı kaçmalı dans ediyodu resmen ve yerimde zıplayıp insanlar arasında panik yaratmamak adına sakin kalmaya çalıştım. Telefonumun çalmasıyla kendime geldim. İzmirdeki iş yerinden en yakın arkadaşım ve müdürüm kadar saygı duyduğum ablam arıyodu. Açtım ve direk neresi neresi diyince pat diye söyledim. Yoksa ayak yaparım ben her daim böyle durumlarda. O da bi çığlık koyuverdi direk telefonda. Allaaaaaaaaaaaaaağh diye. Ben de bağırıcam bağıramıyom ıllıııh modunda sessiz sessiz metro içinde dolanıyodum. Neyse ballı güllü bi telefon konuşmasından sonra kapattım telefonu ve o gün aslında görüşemediğimiz için kızgın olduğum doktora bu haberi vermek için telefona sarıldım. Önce bi durdum acaba msjla haber vermek nası olur diye. O gün nöbetçiydi o da. 2 dakika onu düşününce ve olanları düşününce kızgınlığım gitti ve en iyisi hastaneye gitmek dedim. Atladım 4. gelen metroya(p.s. 4 tane metro geçmesine rağmen binemedim sevincimden ve kararsızlığımdan!) Yolda da msj attım. Seninle çok kısa ve önemli bişey konuşmak istiyorum hastanede nerdesin yazdım. Atladım metroya. Git git git. Telefon susmuyo tabi. Bu arada ben de arada whatsapp'a baktım ama ne gören var msjı ne de online olan. Allahım dedim bu seferde eli boş mu dönücem. Hadi en kötü anlarımda kendisini yanımda istedim olmadı olamadı ama bu mutlu günümde de yanımda olsun lütfen dedim. Metroyla halkapınara kadar geldim. Bu arada kuzenim aradı. Kendisi de kaç zamandır iş bulma konusunda sıkıntı yaşıyodu. Görüştük kendisiyle. Söylerken biraz çekindim aslında. Nerdeyse 4 senedir iş aramaktan helak olmuştu ve ben 63 puanla atanmıştım devlet memurluğuna. Kpssye girmek için kendini paralamıştı ve giricekti ertesi gün. Bense atandığımı söylüyorum. Biraz garip oldum ama onun sesinden de mutlu olduğunu anladım. Darısı senin başına kuzine dedim hep.

   Aktarma istasyonuna gelmiştik ama hala daha telefona cevap veren msjı gören yoktu. İndim ve metro değiştirdim bende. Kafama koymuştum gidicektim ve bu haberi yüzyüze vericektim. Sevinecekse de o an sevinecekti. Çünkü tercih meseleleri yüzünden artık gerilmekten ikimizde yorulmuştuk. Dillendirilen bişey yoktu doktorla aramızda ama sonuçta ikimizde bu konudan geriliyoduk. Ayrı evlerde ayrı ayrı geriliyoduk. Bunu farkediyodum açıkçası. Neyse metroyla gideceği yere kadar gittim. Artık bi cevap gelmesini bekliyodum fakat hala yoktu. Bu süreçlerde tebrik telefonlarıyla uğraşıyodum ama gözüm sürekli oklara takılıydı. O an hastane içinde yolumu bulma telaşındaydım. Son telefonu da kapatırken artık gideceğim yerin önüne gelmiştim fakat içeri giremedim bi fasıl. Acaba iş yerine gitmem konusunda ne düşünecekti bilemedim. Ben habersiz gelindiğinde telaşlanırım açıkçası. Çünkü iş arkadaşlarım adını bile duymadıkları bi arkadaşımın ki samimiyet konusunda fazla olan bir arkadaşımın gelmesine garip bakabilirler. Bazen çok acil bir iş durumunda gelir ve ilgilenemeyebilirim. Çoğunlukla masa başı bi işte çalışıyorum ama iş ekşına gelince emniyete hatta adliyeye kadar yolumun düştüğü oluyo. Bu tür durumlarda habersiz gelen kişinin varlığı beni azıcık geriyo. Neyse konumuza dönersek. Girdim içeriye. Güvenliğe arkadaşımı ziyarete geldim doktor X diye belirttim. Şu bölümde çalışıyo dedim. Güvenlik gideceğim yeri tarif etti bende yollandım. Çıktım olduğu koridora ama etrafa bakındım yok. Belki üst kattadır diye oraya çıktım baktım orda da yok! Bana nöbetçiyim demişti. Nerde nerde nerde diye aranırken yarım saat arandım fakat bulamadım. Msjıma da hala cevap gelmemişti. Hem meraklardayım hem de sıkıntılardayım. Kafamda atamamı söyleyeceğim ve boynuma atlıcak falan gibi düşünceler/hayaller falan çatırdamaya başladı. En son kendime süre koydum 10 dakika içinde bi ses bi nefes bi msj ya da kendisi gelmezse tamam panda evine gidiceksin. Müsait olunca artık telefonla görüşürsünüz dedim. 10 dakika da geçti tık yok. Neyse dedim ve merdivenlerden aşağıya indim. 4. kata geldiğimde ise “doktor ben geldim seni göremedim. Müsait değilsin heralde ben eve geçiyorum.” dedim. O an online oldu! Daha sonra tekrar çevrimdışı oldu. Sinirlendim açıkçası. Bekle diyebilirdi. Ya da müsait değilim diyebilirdi. Bişey diyebilirdi ama demedi. Bende merdivenlerden inmeye devam ettim. Tak! Telefonum çalmaya başladı baktım doktor :) o kadar sevindim ki açtım hemen. Nerdesin sen gittin mi dedi. Yok 2. kattayım dedim. Hadi yukarı çık dedi. Bende yukarı çıktım. Beni görünce hayırdır dedi. Bişi konuşucam dedim. Sarıldık. Eee dedi noldu panda korkutma adamı dedi. Bende gel şöyle sakin bi yere geçelim dedim. Sakin bi yere geçtik. Oturalım istersen dedim oturduk. Doktor ben istifa ediyorum işimden gidiyorum dedim. Şaşırdı bi önce sonra neden diye sordu. Çalışmıcam artık burda dedim. Gidicem dedim. Akıllı da şaşkınlıktan nereye gidiceksin napıcaksın ki falan dedi. Bende X iline gidicem dedim. Nası yani neden ne zaman niye falan derken bugün bi haber aldım ben atanmışım dedim. Suratı bi garipleşti. Çözemedi durumu. Sevinsem mi anlamadım ben noluyo şeklinde bi suratla bana bakıyodu. Sonra gülmeye başladı. İnanmıyorum dedi. Peki dedim açtım telefonu gösterdim. Panda bu çok güzel bi haber dedi. İnanamadım dedi. Bildiğimiz bi il zaten dedi. Gider gelirsin bornovadan ev tutarsın falan dedi. Bende gülümseyerek evet dedim. Hala daha telefon ekranına bakıyo arada o da sırıtıyodu. Sonra neyse ben seni tutmayayım dedim. Ayağa kalktım. Bu haberi vermek için geldim dedim. Çok iyi yapmışsın dedi. Sarıldık çok sevindim dedi kulağıma. Bende dedim. Sonra beni kapıya kadar götürdü. Ayrıldık ordan. Daha sonra msj attı çok mutlu oldum ok sevindim dedi tekrardan. Bense mutluluk gözyaşına ramak kalmış bi halde eve döndüm. Kader dedim. Şuan bir arada kalmamız için çarkın döndü ve dişlilerin orturdu dedim.



   İlerleyen dönemlerde biz tabiki görüşemedik. Bi ara nöbetten çıkıp bana kahvaltıya gelme durumu vardı o olmadı. 2. hafta bi daha şansımızı denedik ve bu sefer tuttu :) haftasonu sabah nöbetten çıkıp direk bana kahvaltıya geldi. Bende coşturdum sofrayı tabi ;) sigara börekleri kızartmalar falan. Bi ara geldi bunları sen yapmamışındır falan dedi. Evet dedim ananem 5 ay önce yapıp koydu :D sonra bi ara mutfakta kahvaltı hazırlarken beni kendine çekti sarıldı. Öptü direk. Oturduk bişeyler yedik ve uykum var moduna geçti tabi hemen paşamız. Yattık yatağa ve tek hamlede spoon moduna geçirdi bizi. O ffosur fosur uyuyoken ben aşık olduğum adamı özlemiş bi vaziyette ensesine doğru sokuldum kokladım sevdim öptüm. Kalbim de bu arada deli gibi atmaya başladı. Bende sarılıp uyumak istedim ama o nabızla uyunmuyor arkadaş! Bi yarım saat sonra uyandı doktor. Bana baktı. Sen uyumadın mı dedi. Uyuyamadım dedim. Neden dedi sırnaştı direk. Sırnaşmaları her daim hoşuma gitmişti. Daha sonra biraz yaramazlık yapmaya başlayınca da aldı bizi bi sevişme. Güzelce sevişirken bi an bi duraksama oldu. Daha sonra da işin heyecanı kaçtı. Yattık birazcık daha. İçeri geçelim dedik. Geçtik oturduk. Konuştuk. Kendi hislerinden bahsetti. Sevişemiyoruz sanki dedi. Fiziksel çekim anlamında eksiklik mi var diye sorguladığından bahsetti. Ben daha önceki ilişkilerimden bahsettim. Mantıklı olan kişi beni bulur bi hoşlantı olur ve sonra da mantıklı ve hoşlantı süreçleri bir araya gelir ve sevgili olurum diye açıkladım. Kendisin farklı olduğunu çünkü daha önce hiç böyle bişey hissetmediğimi ve aşık olmanın ne demek olduğunu anladığımı anlattım. O da bizim ilişkimizde senin daha önceki mantıklı dediğin kişiyi bu sefer ben oynuyosam ve sen de aşık kişiyi oynuyosan diye sordu bana. O an içim acıdı. Kendisinin beni benim sevdiğim kadar sevmediğini ifade etti bi nevi. Cız diye bi ses geldi kalbimden. Biraz daha konuştuk ve sonra gitti.

   Bayram öncesi hafta artık görüşelim diye isyan bayraklarını çekmiştim. Cuma memlekete gidicektim. Perşembe akşamı görüşelim demiştim ona da tamam demişti. Perşembe günü gelip çattı ve görüşücek miyiz dediğimde ise kardeşime alışveriş yapıcaz diye söz vermişim dedi. Ben de sinirlendim açıkçası. Bayram uzun e zaten görüşememişiz e daha kaç gün ayrı kalıcaz!? Derken sen bilirsin dedim. Du ben bi şu işi halletmeye çalışayım dedi. Tamam dedim. 10 dakika sonra bana isyan bayrağıyla geri geldi. E kardeşim söz verdin diyo sen de görüşelim diyosun arada kaldım iyi mi dedi. Ben de doktor ben sana kardeşinle görüşme benle görüş diyemem ama uzun zaman oldu görüşmeyeli ve araya bayram giricek gene uzun olucak farkında mısın dedim. Benim sana söyleyebileceğim bi durum değil bu dedim. Kızdın biliyorum dedi. Evet kızdım dedim bende. Sonuçta kardeşiyle görüşmesine lafım yok ama tek günümüz var ve başka bi gün olmıcaktı. Bende kuzucukla konuştum. Onlar cumartesi arabayla geçiceklermiş ve benim memlekete de uğrıcaklarmış. O zaman cumartesi giderim bende dedim ve doktoru aradım. Cuma akşamı görüşelim ozaman dedim. O da cumaya arkadaşlarıyla plan yapmış. Sıkışık olduğu bi plandan bahsederken ve benim memlekete ne zaman gideceğimi sormamışken ve bana sen cuma günü gidersin diye düşünmüştüm derken o kadar moralim bozuldu ki anlatamam. Öyle göt gibi kaldım açıkçası.

   Bayramda da uykusuzluk ve sinirlilik had safhada gezdim. İlk günü msjla baya bi konuştuk ve sorunlardan bahsettik. Sorunlar dediğim de görüşememe ve sevgilim ya da özel bir kelime diyememe idi. Konuştuk baya. İş biraz bitime yakın oldu aslında. Kendimi çok kötü hissetmeye başladım bende. Kalbim boğazımda atıyodu sürekli. Ablam da beni görünce korktu. Noldu sana dedi. Nabzım öyle feci atıyomuş ki artık vücüdum titremeye başlamış ve farkında değilmişim.

   Bayramın 2. günü ise ikimizde uyumamışız. Gene uzun bi konuşma sonrasında bu ilişkinin olayacağına karar verdi doktor. Tüm hayallerimin yıkılması ise yarım saatte oldu. Son msjlarda açtım ağzımı artık bende. Doktor herşeyi anlıyorum nöbetin var zamanın yok eyv. Ben çağırıyorum sen gelemiyosun ve her hayır dediğinde kendini kötü hissediyosun (bunu kendisi dile getirdi. Bana hayır diyince çok üzülüyomuş). Peki dedim hadi bi gün buluşamadık görüşemedik ama o hafta içinde ben bugün uygun değilim diyosun ama başka şu gün uygunum o gün görüşelim niye demiyosun niye telafi etmiyosun dedim. Üzülmene rağmen telafi etmek gibi bi amacın yok en çok da bu koyuyo doktor dedim. En son bu ilişkide seni zorla tutamam dedim. Madem ki bitirmek istiyosun bitsin tamam dedim. Umarım pişman olmazsın dedim. O da umarım pişman olmam dedi.

   En son bu şekilde msjlaştık. O günden beri aşka olan inancım umudum içimdeki pozitiflik ve pandalığın öldüğünü gördüm. İnsan karşısındakine kalbini bu kadar açıp da bu şekilde bir sonla kalbini kırması çok acı bişeymiş. Hala daha üzülüyorum ki bu olay temmuzda oldu. Toparlanamadım. Kendime gelemedim. Şu satırları yazarken neler düşündüğümü bir bilseniz canlar. Doktora çok kızgınım çok öfkeliyim ama kalbim o kızgınlığı her hatırlarken zayıf da olsa bi daha çarpıyo. Mutluydun panda diyorum içimden. Mutluydun. Elindeki herşeyi alıp gidesiye kadar mutluydun. Yaptığım hataları da biliyorum. Karşımdakine o kadar bağlandım ki aşkın büyüsüyle ona camdan bir kutudaymış gibi davrandım. Çok sorguladım çok düşündüm. Her hareketinden bir anlam çıkarttım ama bunu elinde ölüverecek bir kuş taşıyan birisinin düşüncesinde yaptım. Her an bu mutluluğun hayatımdaki tek mutluluk olacağını ve beni bu mutlulukla öleceğimi düşünerek davrandım. Bu benim hatamdı bunu biliyorum ama sevdim be doktor! Artık eskisi gibi her şeye umutlu bakamıyorum. Mutluluk konusunda ise arkadaşlarımın dostlarımın desteğiyle hayatıma devam ediyorum. Kendimi bildim bileli insanlara pozitiflik aşılarken şimdi ölüm fermanları yayıyorum. Kalbim son kez attı ve durdu artık. Kaç aydır sadece yaşamak için yaşıyorum. Bundan sonra beni ne bekler bilmiyorum ama pandalığım ve ben öldüm.

(işin özü)

p.s. Şunu da söylemek istiyorum. Blogumu bildiğini biliyorum doktor. Neler yaşadığımı bi oku istersen. Şuan ne durumda olduğumu da bir gör. Ve son kez söylüyorum. Umarım pişman olmazsın!

p.s.s. ha eğer bir gün yol ortasında karşılaşırsak bi selam verirsin umarım. Her ne kadar seni tokatlamak istesem de sen benim aşık olduğum tek adamsın ve galiba bu gidişle de öyle kalacaksın. Kendine iyi bak doktor...

4 Ekim 2014 Cumartesi

Something About Us (part II)

(uzun bi yazı dizinin uzun bi partı. sıkıcı gelebilir. şimdiden affola)

ilk başta ne duyduğumu algılayamamıştım. Karşımdaki kişi “evet, panda” demişti.

  • evet mi? Evet derken? Neye evet dedin onu anlayamadım doktor? Devam et anlamında bi evet mi soruma yanıt olarak mı evet?
  • Evet panda. Az önceki soruna evet diyorum. Benden bir cevap duymak istemiştin. Duyduğun cevap evet...
o an çok şaşırmıştım. Çünkü hayır ya da başka düşünceler cevap olarak çıkıcak diye bekliyodum. Evet diyeceğini hiç düşünmemiştim. O an güçlü olmak için kastırdığım sırada esen rüzgarı farkettim. Üşüyodum. Belki de beklemediğim bi cevap karşısında şaşkınlıktan tüm gardımı düşürmüştüm ve savunmasızdım bilmiyorum ama titremeye başlamıştım. Titrediğimi farkettikten 2 dakika sonra kontolümü sağlamaya çalıştım. Karşımdaki adam evet demişti. Hayatımda bu kadar acının ilk defa böyle ödüllendirildiğini görmüştüm. Tüm o kafa patlatmalarım, ikilemlerim, kendimi eksik hissedişim, çöküşlerim, fiziksel ağrılarım ve gözyaşlarım... bir evet yara bandı olmuştu sanki tüm yaralarıma ve kırgınlıklarıma. Huzuru o an bulmuştum ve o huzur benimdi. Kendisi de salak bi sırıtmayla karşımda oturuyodu. Evet demişti ama bi anlam verememiş bi surat ifadeyle... konuşma sırasında kendisinin çok şok olduğunu ve ters köşe olduğunu söyledi. Ters köşe!?!? ne demek istediğini sorduğumda ise bugün buraya ağzına sıçmak için geldiğimi ve sıçıp sıçıp bırakacağını zannettiğini söyledi. Sıçıp bırakmak olsaydı amacım zamanında yapardım ki keza hayır deseydin de yapardım diye ekledim!

Daha sonra o meşhur 6 ayın kendisi için nasıl geçtiğini sorduğumda ise o da ilk buluşmamızı anlatarak başladı. İlk buluşmamızda o gece eve gittiğinde kendisini bir huzur kapladığını ve o gece mutlu uyuduğunu söyledi. Daha sorna tus döneminde ise bir karar vermek zorunda olduğunu hissettiği için ve süreçlerde benimle olabilecek olan ilişkiyi istese de yürütemeyeceğini düşündüğü için hayır dediğini anlattı. Hayır dedikten sonra çok üzüldüğünü ve beni düşündüğünden bahsetti. Uzunca bir süre ben onu ne face ne instagram ne de whatsapptan silmiştim. Daha sonra doktordan önceki son sevgilimde artık bişeyler yapmam gerektiğini ve sürekli doktoru düşünerek geçireceğim saçma dönemleri geride bırakmak adına her yerden onu silmiştim. Doktor bunu farkettiğini ve çok üzüldüğünü söyledi. “Her gün facebuktan adını aratıp da sayfana baktım panda.” “instagramda sürekli paylaştığın fotoğraflara baktım ve kimle nerde ne yaptığını, her fotoğrafın ne olduğunu biliyodum.” “senle ilgili haberleri alıyodum ben faceten ve instagramdan.” tüm bu süreçlerde benim yaptıklarımın aynısını yaptığını ifade etti. Ta ki benim onu silip engellediğim noktaya kadar. Onu anlatırken cidden üzüldüğünü farkettim. Hergün facebuka panda yazıp adına tıklarken bir gün adını yazdığımda o adının orda çıkmaması ne demek biliyo musun sen dedi. O an benim onu engellediğimle karşılaşmış ve instagrama ve whatsappa bakmış. Son görülme tarihlerinin çıkmadığını da görünce kendinin çok kötü hissetmiş. Daha sonrasında ise eski sevgilisi(!) ile benim çıkmaya başlayıp da fotoğraflarda kendisin görünce ise daha da bi yıkılmış. Ha bu arada bana da onu her yerden sildiğim için kızgınmış! Asıl kızması gereken kişinin ben olduğumu söylesem de kendisinin de bu noktada kızgın olduğunu ifade edip durdu tüm akşam. Tüm benim yaşadığım süreçlerin aynısını o da yaşamış. Sürekli bana bakmış sürekli beni takip etmiş. Millete anlattığım noktalarda herkes güzel bir küfür sallasa da hikayenin eksik parçalarını birleştirince benimde baştaki sinirim geçmişti ve şunu farkettim ki herkes hikayeyi eksik biliyodu. Ben eksik anlatmışım istemeden. Onun süreçlerini bilmediğim için hep umarsız tavırda olduğunu düşünmüştüm. Herkesin gözünde de öyleydi keza. Bu durumunun herkesin gözünde kötü bi imaj çizdiğini de eklemeden geçemedim doktora. Çünkü beni yıprattığı dönemin telafisini isticektim ondan. Keza herkesin onu 1 kaşık suda boğacağı düşüncesi konusunda ise gözü korksa da beni üzmediğin takdirde kimse kılına bile zarar vermez diye ekledim. O akşam sürekli çok şaşkınım diyip diyip durdu. Şunu da ekledi o akşam. İlk oturduğumuz masayı gösterip bu masa bizim masamız artık ve her şey burada başladı dedi. O cümleyi duyunca o kadar mutlu oldum ki! Saçma sapan bir masa... sevdiğim adam...

o akşam tus döneminin üzerimdeki sancılarından da bahsettim. Görüşememek! Kendisi artık bazı şeylerin değiştiğini ve bu konuda korkmamam gerektiğini söyledi. 2 güne bir nöbetleri olacağını, olsa da nöbet çıkışlarında soluğu direk benim yanımda alacağını söyledi. İlerleyen günleri o kadar güzel hayal ettirdi ki disney masalları halt etmişti. Hele ki kışı sevdiğini ve kış gecelerinde benle olduğunda nasıl olacağını hayal ettiğini... o akşam her şeyin değiştiğini ve KADER denen şeyin varlığına ilk defa inandığımı farkettim. Hayatımda ilk defa KADER dedim. KADER, sen nelere kadirsin!

Gece güzel bitti ve ayrıldık. Benim o haftasonu memlekete gitmem gerekiyodu ama aklımda burdaydı. Memlekete gittim. Sürekli mesajlaştık. Bi aksam ben ona gene ismiyle hitap edince sürekli bana doktor diyosun deme dedi. Ben de ne diyim peki dedim. O da söylerim ama sen der misin bilemedim dedi. Sen söyle bakalım dedim. Bana SEVGİLİM de dedi. O anı anlatmak çok zor ama şunu söyleyebilirim ki “aklım” çıktı!

Tüm bu zamanlarda ilk defa evime gelişini unutamıyorum. Koltuk değnekleriyle ağır ağır merdivenlerden çıktı ve kapının önünde şapşik suratıyla içeri girdi. Ayakkabısını çıkardı ve içeri geçti. Önce bana döndü ve elini uzattı. Ben şaşkın şaşkın bakıp elimi uzatırken saçmalama dedi ve sarıldı. O teni o kokuyu içine çekmek nası bi duygudur anlatamam! Huzur bulmak deyimi anlam buldu benim için. Daha sonrasında başımı onun omzundan yavaşça çektim. Ayrıldık ama sarılır haldeydik. Gözlerimin içine baktı ve yavaş yavaş dudakları dudaklarıma yanaştı ve işte o an...

when you finally kiss your crush!

Daha sonra koltuğa oturduk. Ayaklarını uzatması gerekiyodu. Yanına oturdum kucağıma aldım ve ben de göğsüne yattım. Sıcaklığı ve nefesi beni sarmıştı. Kollarıyla da sardı beni. Kedi gibi hissettim kendimi. Yerimi bulmuştum. Hem de hiç çıkmayacağım yerim... saçlarımı okşadı ve öptü. Sevdi beni. Kalp atışını dinledim ve kulağımdaki ritim benim kalp ritmimle aynıydı. Hızlı ve güçlü. O an ordan kalmak istemiyodum ama kahve yapıp geldim. Oturdum yamacına gene sohbet ettik ben ona sarılmış bi halde göğsündeki tatlı tatlı atan kalbi dinlerken... saçlarımı tekrar okşayıp öptü ve saçların çok güzel kokuyo dedi. Güzel dakikalar ve unutulmayacak anlar... konuşurken söylediği bişey de çok hoşuma gitmişti: “Panda ben seni seviyorum diyebilen bi insan değilim ama seni tanıyıp sana bu özel 2 kelimeyi söylemek istiyorum.” İkinci kez geldiğinde de sarılıp uyuyalım dedik. Sarıldık yattık yatağa. Ona sarılıp yatmak hayalimdi açıkçası. Yatakta yüzyüze bakarak yatıyoduk. O kadar yakından yüzünü incelecediğimde ise gözlerinin güzelliği karşısında sadece nefes alabildim. Kitlenmiştim. Yatakta sarıldık konuştuk öpüştük ve azıcık da seviştik tabi. O gün giderken kapının önğnde birbirimizden ayrılamadık. Bi o çekti beni yanına öptü bi ben çektim yanıma öptüm. Sıcacık nefesini solumak elimi ayağımı hissizleştiriyodu. Gitmeden önce ne konuşuyoduk bilmiyorum ama ağzından bi an “aşkım” kelimesi çıkınca şok oldum ben. Gerçi o da şok oldu ve sanki yanlış bişey söylemiş gibi hemen durdu. Neden durduğunu sorduğumda ise fazla abartı kaçacağını düşündüğünü söyledi. Ben de mutlu olduğumu söyledim. Özel bi insanı özel kelimelerle sarmak... benim için önemli bi noktaydı sonuçta.


İlerleyen günlerde bizim tayfa ile yaptığımız muhteşem çarşambalardan birine çağırdım. Gerilmişti en yakınlarımla ailemle tanışacağı için. İnsanların ona pek olumlu bakmadığını daha önce söylemiştim. O bilinmez 6 ayda olanlardan dolayı tabi ama vangörl ve kuzucuk herşeyi bildiği için artık öyle bi detay kalmamıştı. Sonunda vangörl ve kuzucuk da görücekti benim en değerlimi. İzmirde kovan'da buluştuk ve mekanı çok sevdi kerata. Yedik içtik sohbet ettik. Güzel bi gündü. Bizimkiler de gizliden ikimizin fotoğrafını çekmişler. Akıllılar ya :) fotoğrafları gecenin sonunda bana gönderdiler de tatlı tatlı birbirimize bakıyoruz. Böyle günlerden sonra işe başlaması gerekti doktorun. Şunu eklemedim tabi. Doktor İZMİR'i kazandı! (altyazıda KADER yazar) Çalışmaya başlayınca haliyle yoğun bi tempoya girdi. Nöbetler ve çalışma saatleri bomba! E haliyle görüşememeye başladık. Görüşmelerimiz baştan beri çok sık değildi ama haftada 1'e düşünce ben de isyanlara bağlamaya başladım ama sabrım her daim yerindeydi. Önceleri buluşma günlerini birlikte ayarlıyoduk ama ilerleyen günlerde artık ben tek başıma çabaladığımı farkettim. Buluşalım? Uygun musun? Çıkışta görüşsek? 3 gidelim 5 gelelim? Ben çıkışına geleyim bi yemek yiyelim?

Olay benim için abartı değildi ama korktuğum nokta tus zamanı mesajlaşırken de aynı şey olmuştu. Yemek yiyelim buluşalım denilip bi türlü görüşülememişti. Onun uygun olma durumu olmuyodu tabi. Gün aşırı nöbet tutması ya da 1 haftada 3 gün nöbet tutması durumunda ben de bişey diyemiyodum. Kimse öyle bi durumda zaten nöbetten çıktın ama benim yanımda olman lazım demez. O kadar bencil değilim ama bazen yanımda olmasını istedim mi istedim açıkçası. Haziran başında atamalar olacağı duyurusu geldi. Beni aldı bi telaş. Son atamalar son şans. Eğer bunda da olmazsa hiç hazırlanmadığım kpssye bi daha giricektim. Millet bi senesini veriyo ben bir sayfa bile çevirmemiş halde sınava girme düşüncesindeyim. Sınava girme düşüncesini bırak eğer tercihler olursa bi yere yerleşirsem izmirden gitme ihtimali... hele ki doktor varken hayatımda... allahım delircek moda gelmiştim. Bi taraftan ailemin boşanma durumları. Annemin yıkılışı ve aile içi kriz...

Adele - One and Only

Her şey üst üste gelmeye başladı. Atama mevzusunda kararsızlığın dibini yaşıyodum. Doktora açtım bu mevzuyu. Ben senin önğnde engel olmak istemiyorum temalı bir konuşma ve sonrasında ufak bi tartışma yaşadık. Sinirlerim çok bozulmuştu o akşam. Gitmek istemiyorum. Neden mi? İzmir benim için artık önemli bi noktaya geldi. Ailem dediğim kuzucuk ve vangörl burdalar. Aileme de yakın. Kuzenim ablam herkes neredeyse çevremde ve doktor da burda. Kim bırakır gider ki bu şehri? Doktor da benim için kalıyosun biliyorum demeye başladı. Beni kötü bi duruma sokuyosun diyip diyip durdu. Evet neden olarak onun varlığını gösterebilirdim ama sadece o değildi işte. 1 sene boyunca izmir gibi bi yerde açılabildiğin iş arkadaşlarının olması ve ailenin de yanında olması demek çok fazla anlam ifade ediyodu benim için. Bunu ona anlatamadım. Nedenlerden birisin ama asıl neden olarak bi sorumluluk hissetmemesi gerektiğini anlatamadım. Tartışma da ordan çıktı zaten. Bi daha bu konuyu açmamak üzere kapattık. Güya uzun zaman sonra ilk defa dışarda buluşmuştuk. Gel sana bi bira ısmarlayayım demişti. Çok sevinmiştim. Bişeyler paylaşıyoduk çünkü. Neyse o gece sıçmık bir halde ağlıcak modda eve gittim. Doktor o akşam vedalaşırken de biraz soğuktu. Kimi arasam kimle paylaşssam bilemedim. Vangörl uyuyodu kesin. Kuzucuk desen artık onu bu muhabbetle sıkmaktan öteye geçmiştim. Eve geldim. Açtım bilgisayarımı ve tercih listemi oluşturmaya başladım. Önümde tercih etmek istediğim iller karşımda tercih formu. Öyle bi ona bi buna baktım ve bi sigara yaktım. Sadece bakabiliyodum. Daha sonra çok değerli dostum geldi aklıma. Derdimi her daim dinleyen en ufak bi durumda bana kendimle yüzleşmemi sağlayan dostum. Eskiler bilir onu. Yeni katılanlar ise sadece laf arasında duymuştur belki. Neyse gırtlağıma kadar dolmuş bi şekilde telefona sarıldım. Yayık ayranı yazıyodu ekranda. Ara tuşuna bastım. 1... 2... 5... Ve açtı sonunda. Naber nasılsın pandam diyince dayanamadım koyuverdim kendimi. Ağlamaktan 5 dakika konuşamadım. Onu da korkuttum tabi. Ah salak kafam gecenin 12 buçuğunda neden ararsın milleti!? Hem de ağlayarak!

Neyse sakinleşince anlattım biraz olanları. hala hıçkırıyodum. gözlerimden yaş da gelse sakin sakin ağlamaya başladım ve anlattım. Doktorun önemini... kendi hesaplaşmalarımı... atanırsam üzülücem atanmazsam üzülücem modlarımı... aile durumlarını... hepsini tek seferde kustum. Her zamanki sakin sesiyle bana sakin olmamı söyledi yayık ayranım. Konuştuk saatlerce. Bana neyi neden görmek istediğimi anlattı. Hayatımdaki olabiklecek değişikliklerin sonuçlarını anlattı. Ben ki karşıma bu sorunla kim gelse ona soyleyeceğim şeyi yayık ayranım bana söyledi. Sevgili geçicidir! Sen hayatını kur yanında olursa zaten olur yanında olmazsa zaten hiç olmıcaktır! Bu acı lafı ben başkalarına söylerken geldi beni buldu ve haklıydı kendisi. Ağlamam kesilmişti ama içim hala acıyodu. 1 senede yaşadığım güzellikleri ve hlaa yaşadığım mutluluğu arkamda bırakıp gitme düşüncesi beni korkutuyodu açıkçası ama bir karar almam lazımdı. Eğer ki puanımla bi yere atanacak durumdaysam ve tercih yapmazsam üzülücektim. Tercih yaparsam ve gidersem ona da üzülecektim. Öyle iki ucu boklu değnekti. O akşam 4te kalkıcak olan adamı 2 buçuğa kadar telefon başında tuttum. Ona da üzüldüm açıkçası. Sonra biraz daha rahatlamış bi şekilde telefonumu kapattım. Bi sigara yakıp tercihlerimi yaptım ve gönderdim arkama bakmadan. Madem ki hayat bana böyle bi yol çıkarmıştı ben de o yolu kendime göre düzenlicektim. O gece uyudum ve işe gittim. Hayatımı normale döndürmeye çabaladım.

Aile mevzularına gelirsek de annemle babamın arası kötüydü zaten. Boşanma kararı almışlardı. Bu olay da üstüne tuz biber oldu. Kendimi bitkin hissediyodum. İş stresi de vuruyodu bi taraftan. Uyku bana uğramamaya başlayınca ben de kendimi bi psikiyatrda aldım. Derdimi anlattım. O da bana 2 tane ilaç verdi. Onları kullanmaya başladım. Tamam eyv sersemletip beynin çalışmasını engelliyo hatta gece uyku getirme konusunda 10 numaralar ama işe gidince de uyumaya başlayınca olmıcak bu dedim. 1 gün rexapin alıp gitmiştim de o gün sabahtan öğlene kadar uyumuşum koltuğumda. Kimse de gelmemiş allahtan. İnsanlar bi soru sorunca cevaplayamaz moda gelmiştim. Kafamdaki ağırlıkla hiç bir iş yapamaz oldum. Pes ettim bıraktım. Eski halim daha iyiydi. Dışardan neşeli fakat içerden panik ve üzgün...


3 gün sonra kpss vardı. Tercihlerin açıklanması gerekiyodu. Bu süreçte doktora da tercih yaptığımı söylemiştim ama bana inanmamıştı. Sen kesin yapmamışsındır dedi sürekli. Gerilmeye başlayınca da konuyu kapatıyoduk. O günden sonra görüşmemiştik yüzyüze. Ben özlemiştim. Sıkıntılıydım ama bana sarılsa tüm yaralarımın kapanacağını ve içimdeki karartının geçeceğini biliyodum ama bi türlü görüşemedik. Bu anlarda onu yanımda çok istedim çok aradım ama arka arkaya nöbetlere kalınca hiç bişey de diyemedim. Onu çok aradım o zamanlar. kokusunu içime çekmek yeticekti yada o gözlerine bakmak... Tercih yaptıktan 2 gün sonra cuma günü işten çıkmıştım. Metro beklerken msj geldi arkadaştan. Tercihler açıklanmış diye. Korktum açıkçası. Bi daha yerleştirilemediniz yazısı görmek istemiyodum. Aslında yerleştirilemediniz yazısını görmek bi nevi rahatlatıcaktı beni. Çünkü izmirden sevdiklerimden ayrılmıcaktım. Telefon çekmeyen metro altında zorla girdim ösymnin sitesine. Açtım sayfayı ve baktım ekrana mal mal. Yüklemesi geç oldu ve sonunda açıldı ama ilk başta bakamadım. Sayfayı aşağı indirdim...



p.s. sakallar çocum bana bi yorum bırakmışsın ilk partta ona cevap verdim orda bi bak istersen.

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Something About Us (Part I)

Selam blogırlar blogdaşlar. Beni sorarsanız iyi gibiyim. Kötü de olabilirim. Net bi durumum yok. Son 1 haftadır umutlu fakat çaresizim. Hayatım değişiyo. Süreç içerisinde İzmir gibi bi yerde güzel vakit geçiriyorum fakat buraya da veda etme vaktim geliyomuş heralde. Biraz pamuk ipliğine bağlı da olsa İzmir'den gitme durumum var. bakalım. Kader kısmet diyip hikayemizin kalanından devam edelim.

İzmir'e geldiğimden beri farklı konularda farklı farkındalıklar geliştirdiğimi farketmiştim hep. Mesela gidenin arkasından gitmeme gibi. Arkadaşlık olayları için de geçerli sevgili içinde. Her türlü ilişkilerde gördüm bunu. E tabi insan doğası olarak kişinin zorlandığı bi konuda adapte olması demek yaşamını sürdürebilmesi demek. Bazı noktalar da artık insanlara kendimi açıklamaktan ve peşlerinden koşmakta yorulduğumu hissetmiştim. Bu noktada adaptasyon mekanizması girdi devreye. Gelene hay hay gidene bay bay modları... özellikle İzmir'deki gay ortamlarında bunu çok sık görebilirsiniz. Birisiyle 1 gün önce ballım güllüm yazışırken ertesi gün tık ses çıkmaz. Bi bakarsın profil silinmiştir. Sen yoksan başkası var ne konuşcam havaları. Neyse... tüm bunları neden mi anlatıyorum. Adaptasyon olayında insan herşeye adapte olur fakat gönlünü kaptırdığı kişiye adapte olamaz. Gönlünü kaptırdığı kişiye git diyemez. Gönlünü kaptırdığı kişiye eeeh yeter be diyemez. Gerçekten gönlünü kaptırdıysa eğer...

Nisan ayının bir özelliği 13 nisanda tus olmasıydı. Tüm bu süreçlerde 2 kişiyi hayatıma dahil ettim ama aklımda kalan ve gönlümde olan kişi yerinde oynamadı. Doktor tabi ki. İnsanlar belki de bu konudan sıkılmış olabilirler fakat benim yaşamıma dair şuan anlatabileceğim en önemli şey doktor. O yüzden yazının devamını okumadan önce iyi düşünün derim. Neyse... 13 nisan yaklaştı ve geçti ama aklımdaki geri dönüş olmadı. Bekledim sinirlendim. Karşımdakine hiçbir şey hissettiremediğimi düşünmeye başlamıştım. İş arkadaşlarımla ve çeteyle konuştuğumda ise insanlar şansını dene ne kaybedersin ki demişlerdi. Bilmiyolardı ki kalbimi çarptıran hızlandıran durduran kişiye mesaj atmak istediğimi. Tüm duygularımı anlattığımda ise insanlar basit bir sevgililik ya da beğeni üzerinden yorum yapıyolardı. Kimse benim ne kadar çarpıldığımı hiçbir zaman anlamamıştı.

Aradan geçen 2 günde heyecandan sıkıntıdan öldüm. Sonra kararımı verdim ve whatsapptan engeli kaldırıp msj attım. Merhaba doktor! Önce bir cevap gelmedi. Telefonu önüme koymuş ve son ses açık olan telefona msj geliyo da acaba ben mi duymuyorum diye aç kapa aç kapa yapmaktan helak etmiştim. Tüm bunlar da 4 dakika içerisinde olmuştu tabi. O 4 dakika bile geçmek bilmemişti. En son yüksek seste msj sesiyle korkarak açtım telefonu. Merhaba Panda! İşte beklediğim şey olmuştu. Msjıma cevap vermişti. Acaba bu bişeylerin de devamlılığına işaret miydi? Yazışmaya başladım. Konuştuk konuştuk konuştuk. Bi ara “mutlu oldum” dedi. Tam da tus muhabbeti geçerken neyden bahsettiğini anlamayıp tustan mı mutlu oldun dediğimde ise “yok hayır msj atman mutlu etti” dedi. O an elim ayağım birbirine dolaştı. Ne diyeceğimi bilemez halde çevrimiçi yazısına bakıp kalmıştım. 2 dakika öyle durduktan sonra kendime geldim ve tekrar devam ettim konuşmaya. Süreçlerde kendisi engellediğimi sildiğimi farkettiğini söyledi. Ben de whatsapptan engellendiğini nası anladığını sorduğumda ise son görülme tarihleri yoktu dedi. O heyecanı bile hemen yok eden çakal beynim çalıştı ve parmaklarımı oynattı: “hmmm sen bana baktın ozaman whatsapptan????” buna gelen cevabın evet olacağını düşünenler kaç kişi önce bi sayalım? 1...5...14...30...67... :) evet demedi ama “orası bende kalsın” diyerek evet demiş oldu.

Mesajlaşmalar böyle devam etti tabi. Ben en son dayanamayıp görüşelim dedim. Gelen cevap ise “olabilir:)” oldu. Babannesi rahatsızmış onun yanındaymış ama gelince görüşelim dedi. Tamam dedim. Süreç içerisinde msjlaş msjlaş bi türlü görüşemedik. Ben de sinir oldum doğal olarak. Sürekli bi olay sürekli bi rahatsızlık olması (babasının ameliyat olması aynı zamanda babannesinin felç geçirmesi v.s.) gibi durumlardan sürekli ertelendi. En son bu durumlar varken istanbula gittiğini ve istanbulda olduğunu söyledi. Tustan sonra tercih için okulları geziyomuş. Hey allahım ne işi var oralarda diye düşünürken ertesi günü sen çaurda düş ve diz kapağını kır! Ağzımı açan 2 olsun diyerek doktor üzerindeki beddua etkimi de görmüş oldum. İlk mesajın üstüne 1 aydan fazla geçti ve ben artık armudun sapı üzümün çöpü olayından sıkıldım ve resti çektim. Restten ziyade emr-i vaki yaptım ve görüşüyoruz dedim. Olabilir cevabına hazırlıklı olduğum için de ihtimaller üzerinden gitme evet veya hayır de dedim. Evet dedi. Konakta buluştuk. Neden konak derseniz ben de bilmiyodum. Açıkçası son dakkaya kadar da kafamda planlamıştım ne konuşacağımı. Bu vakte kadar geçen tüm olayları benim neler yaşadığımı anlatıcaktım. Tüm hislerimi ortaya döküp evet veya hayır cevabını almak için gidiyodum bi nevi. Evet derse işler farklı olucaktı ama hayır derse masaya 20 lira atıp ben seni gözümde büyütmüşüm dicektim. Sen buymuşsun insanlar seni anlamış ama ben anlamamışım ve ilerisi için de hep yalnız kalıcaksın farkında mısın diyip masadan kalkıcaktım. Kafamda bunlarla gittim. Gidiyorum ama vapurda kendime gelirim zannetmiştim. Bildiğin felç tadında bi durumdaydım. Konağa yaklaşırken aklımdaki herşey silinmeye başladı. Bizim çeteyle mesajlaşıyodum bi yandan. Vangörlüm sakin olmamı söyleyip dursa da içimdeki kötü olucak umutsuzluğu belki de herşeyi alıp götürmüştü. Konağa indim ve yanına gittim. Diz kapağını kırdığı için uzun süre kıpırdamadan yatması gerekiyodu daha sonraları baston yardımıyla yürümeye başlamıştı. Bastonla çaresiz çocuklar gibi ilerde bana bakışını gördüm ve hem mutluluk hem nefret dalgası kabardı içimde. Uzun zaman geçmesine yönelik sinir ve kalbimin çarpıp kelebeklerin midemde kıpırdanıp dışarı çıkmayı istemesi...

Tus öncesi ilk tanıştığımızda ise beni yemeğe götüreceğini söylemişti. Meğerse o yüzden konakta buluşmuşuz. Beni götürmek istediği yere götürdü. Yemek yedik havadan sudan sohbet ettik. Daha sonrasında ise konak piere geçtik. En uçta güzel deniz kenarında bir yer varmış. Oraya oturduk. 2 bira söyledik. Havadan sudan muhabbetler artık tıkanmaya başladı ve ben sazı elime aldım. Başladım tek tek sorular sormaya. Hayatına giren birisi oldu mu? Bu sürede neler yaptın? Daha sonrasında aldığım cevaplar tatmin ediciydi. Daha sonrasında ise buluşma nedenimi söyledim. Tüm herşeyi anlatacağımı ve bu süreçte beni durdurmamasını söyledim. Önce bir kaç kez durdurmaya kalkıp sorduklarıma cevap niteliğinde bişeyler geveledi. Onu dinledikten sonra ben devam ettim. 6 ay boyunca ne yaşadıysam anlattım. Onunla ilk görüşmeden sonra tus için görüşmeyi kesmesinde ne kadar üzüldüğümü ve ilişkilerimde yaptığım hataların sonuçlarının hep ona çıkmasına kadar... Herşeyi... hiç yalan söylemedim ona. Oturdum sadece anlattım. Rüzgar eserken içim tiriyodu ama güçlü görünmek istedim ona. Bir kere bile takılmadan bir kere bile durmadan anlattım. Son çıktığım kişiyle (blogtan beni takip ediyodu) olanları... arada aklıma gelişlerini... mesaj atmak isteğimle kavga edişimi ve artık ne olursa olsun sadece bir evet ya da bir hayır için buraya kadar geldiğimi söyledim.

  • Panda: İşte tüm bunları anlatmaya geldim. Aklımdaki plan da buydu aslında. Senden bir şey beklemeden senden bir şey istemeden gelip herşeyi anlatmak... tüm bu zamanlardaki yıpranmalarım... seni ilk gördüğüm andaki kalp çarpıntı bombardımanım... seninle seni tanımadan bir ömür geçirebileceğim düşüncesi... 6 ay boyunca seni faceten instagramdan takip edip sürekli iletişime geçme isteği... her adımını bilmek... tüm bunlar aslında tek bi soruya çıkıyo doktor. 6 ayın sonunda tek bir soru... Ben buraya evet veya hayır demeni duymaya geldim. Herşeye hazırı...
  • Doktor: Evet panda...

Daft Punk - Somehing About Us

8 Temmuz 2014 Salı

İşler Güçler (Ansızın part tri)

Eve geldim ve msjlaştık. Artık bana ait olduğunu belirten msjlardı bunlar. İnsan kaybetme korkusuyla bazı şeyleri hızlandırıyo anladım bunu. Rest çektim ve işe yaradı. Daha sonrasında ise bana ait olduğunu tekrardan sorgulatan şeyler yapmaya başladı. Msjlarda özel bi kelime yok, görüşmek için bi çaba yok ve en önemlisi ben görüşmek istediğimde ise arkadaşım gelcek modları... Gene sinirlendim tabi. Aradan 1 hafta geçmiş olmasına rağmen adam akıllı görüşemedik. Arkadaşım gelicek ayağına görüşmemek nedir arkadaşım!? geliyosa geliyo ki keza kendisi de geymiş. E tamam mis işte. Zaten 7/24 dibinizden ayrılmıcam ki özel özel konuşmak için anınız da olucaktır saygı duyarım da bana böyle bahanelerle gelmeyin.

Neyse o zamanlar sonrası iyi hoş oldu herşey. Kendisinde kaldım bir sürü paylaşımlar oldu. Seks konusu ise cidden iyiydi. Vangörl ve kuzucukla da tanıştırdım. Haftasonları ona kalmaya gidiyodum. Hafta içi de iş çıkışı evine gidiyodum ya da dışarda buluşuyoduk. Hatta bi ara dota 2 bile öğrettim. Maşallah kaptı da kerata. birlikte güzel güzel oynadık maçlara girdik. Bi ara daha önceki yaptıklarını çağrıştıran bişeyler daha oldu sinirlendim ve üstüne gittim. Oturdu ağladı. Bana yemek yaptı ben ona yemek yaptım. Dışarılara çıktık. Hatta bi ara martta olan gay party'e gittik. Dreamboy olan fuarda olan. Birlikte eğlendik. Orda benim 50lik amcayı da gördüm. Askı takıp gitmiştim. Amca selam verdi bizimkilere öylesine sonra geldi benle konuşmaya başladı. Noluyoz dedim. Daha sonrasında askılarımdan tuttu çekti ve tam bırakıcakken vangörl araya elini soktu da büyük bi acıdan kurtuldum. 

Olaylar böyle devam ederken atanma mevzusu geldi çattı. Beni aldı gene bi düşünceler. Oturdum düşündüm baya bi ve en son onunla konuşmam gerektiğini farkettim. Oturduk konuştuk. Tercihlerimden birisi gelirse eğer gitmek durumundaydım ve uzaktan ilişkiye hayır demeyi çoktan göze almıştım. Keza bu fikrimi paylaştığımda o da onayladı. Kendisi de uzaktan ilişki istemediğini belirtmişti. Yanına gelen arkadaşıyla bu konu hakkında uzunca konuşmuştuk. Çocuk çok tatlı bi çocuk eski kezban pandayı gördüm kendisinde. O yüzden çok fazla ilgilendim. Abilik yaptım bi nevi kendisine. O da benim bu yakınlığımı anladı ve arkadaşlığını açtı. Sevdim keratayı. Neyse bu noktalarda sıkıtıya girdik. Tercih yaptım ve bekledim ama atamam olmadı.

Atamam olmamasına hem sevindim hem üzüldüm. Neyse devam et panda dedim. İşte işler bundan sonra karıştı. 2 hafta içerisinde akıl almaz bir hale geldim. İş yerinde herşey sarpa sarmaya başladı. Önce müdür yüklendi işleri beceremediğimi iddia edip. Daha sonra müdür yardımcısı bi fasıl kaydı bana. En son da meğersem yapılan işlerden en çoğunu beni yaptığım ortaya çıktı. İşteki bi arkadaş tüm işlerini bana yüklemiş onu öğrendim ve patlama noktası oldu. Sinir küpüydüm adeta. İşyerine gitme isteği kalmadı. Suratım ise bildiğin asıldı 1 hafta ve mide ağrılarıyla başlayan ve sonra bulantılara dönüşen gidişatım ise mükemmel oldu. İşlerim benim yaptığım ortaya çıkınca kimse de gelip ne özür ne teşekkür diledi. Bu arada sevgilim de saçma sapan konuşmaya başladı. Ona da sinir olmaya başlamıştım. 

Hemen haftasonuna eve kaçtım. Tüm vücudum ağrıyodu eve vardığımda. Bişeyler yedim ve uzandım. Annem sorguladığında ise yarım yamalak anlatabildim ki can acısından duramıyodum. En son saat 10da uyumuşum. Kaldırıp yerime yatırdılar. ve o gün 15 saat uyuyarak rekorumu kırdım. Ertesi gün uyandığımda ise komadan çıkmış gibiydim. Bu süreçlerde ise işten 2 kişiye de açıldım. Güvendiğim insanlardı ki güvenimi boşa çıkarmadılar ve tüm bu sinir harplerimdeki hallerimde bana çok destek oldular. O haftasonunu uyuyarak geçirdim. Pazar günü izmire döndüğümde ise kararımı vermiştim. Ayrılacaktım. 

Ayrılma konuşmasını hiç bi zaman beceremem zaten. Gene öyle oldu. Ağlamaklı bi sesle ayrıldım. Üzüldüm mü evet üzüldüm ama o süreçte kendisini gördüğümde nefret etmeye başlamıştım çünkü sinir harplerim eski anları depreştirmişti. Beni başkası için bıraktığı günlerdeki kızgınlığımı bastırdığımı farketmiştim. Tüm herşeyi açıkladım ve ayrıldım. Onun evinden çıkarken bok gibi hissediyodum kendimi. vangörlümü aradım direk. Onun sesini duyunca rahatlıyorum resmen onu farkettim. Daha sonra kuzucuka gittim ve ve bi fasıl da ona kustum içimdekileri. Bi ara aradı ve seni seviyorum ayrılmak istemiyorum dedi. Bende bununla bana gelmemesini ve işleri zorlaştırmamasını istedim. Panda tam da zamanında ayrıldın vizelerim varken bunu yaptın dedi. İşte içim orda acıdı bi daha. Haklıydı. Bi daha da aramadı. Esaslı adammış. Son arayışım dedi ve aramadı. Ben de tekrar toparlanma aşamasına girdim. Sonraları nisan ayına girdik ve bişeyleri farkettim tekrardan.

Bir gün atılan bir msjla hayatımın tekrar değişeceğini hiç ama hiç düşünmemiştim...

Beklemek (Ansızın part tu)

Sike sike geleceksin derken cidden beddua mı ettim yoksa gerçekten istedim mi bilmiyorum ama dedim işte. O akşam eve döndüm tıpış tıpış. yolda buluştuğum çocukla karşılaşmayayım diye de dikkatli geldim. Eve gelip oturunca bi  hüzün çöktü. Hem sinirimden hem de moralsizliğimden kendimi odama kapattım. Gene başlıyoruz dedim içimden. Gene bi hüzün gene bi çöküş. Haydi bakalım panda topla kendini dedim uykuya dalmadan önce.

O geceyi sancılı da olsa atlattım. Sinirim hem ansızın gelen ve giden kişiye hem de olayların yani beni bulan olayların hep böyle olmasınaydı. Ertesi gün ise normal hayatıma devam etmek istedim. Her şeyden her türlü gariplikleri tadarak geçirdiğim anlar boyunca artık alışmalısın panda diyodum ama gene alışamamıştım. İnsan doğası elbet. Hayalkırıklığı bünyede aşırı tepkilere ve aksamalara neden olur. İnsanın sağlığı 2 günde tepetaklak olur. Sağlıklı demek hem fiziksel hem ruhsal hem de sosyal açıdan iyi olmak demek. Bilmeyenler için ileteyim. Ruhsal sağlığın iyi olmazsa sosyal sağlığın ve fiziksel sağlığın her daim etkilenir. İşte o noktayı tekrar tekrar tekrar yaşıyodum. Sırt ağrıları ve uykusuzluk... 

Neyse ki bu seferki kısa sürdü. Çarşambaya toparlanma aşamalarına geçmiştim. İş ve sosyal hayatıma devam ediyodum ki çarşamba akşamı msj geldi whatsapptan. Bu yeni numaram kaydederseniz sevinirim bırt zırt. Te allahım dedim ama sinirim gene şaha kalktı. Sus panda dedim bu sefer sus. Sustum ve yoluma devam ettim. Cuma günü geldi çattı ve ben de tatil olması ve uyuyabilmek için beklediği ana kavuştum. Cumartesi sabahı baya deli uyumuşum tüm haftanın yorgunluğuyla. Cumartesiyi de güzelce atlattım. O gece yatmadan önce msj geldi. kim ki bu gecenin köründe dedim içimden açtım baktım ki bizim çocuk msj atmış. Numaram değişti msj gelmiştir umarım kaydedersen sevinirim demiş. Ben de okudum sonra da döndüm götümü yattım. Sonuçta ne sallıcam dedim.

Ertesi gün saat 10da zır zır telefon çalmaya başladı. Kim o ne o derken bi baktım vangörl. Noluyoz kız dedim ve pandaaa diye bi panik sesi!? Kalktım doğruldum direk. Noluyoz falan derken vangörl direk konuya girdi. Kuzucuk'un başında bi kaç durum varmış koş evine git dedi. Du ben bi arayım onu flan dedim. Aradım konuştuk. Durum kontrol altındaymış tamam bi problem olursa ara dedim. Sonra uzandım tekrar ama uyuyamadım. Neyse 1 saat sonra kuzucuk ben çok sıkıldım bunaldım durum beni yordu kalk kahvaltıya gidek dedi. Kalktım hazırlandım alsancağa aktık. Dertleştik bi güzel kordonda kahvaltı eşliğinde.

Daha sonra ben beni yarı yolda bırakan kişiye msj attım kinayeli bi şekilde. Numaranı kaydederim ama neden diye sordum. O da yok görüşmek istiyorum falan dedi. Konuştuk. Ben tüm kinimi kustum tabi. Alttan aldı falan. Daha sonra da akşam kendisine gelmemi istedi. Akşam ben de gittim evine. Önce sakin sakin konuştuk. Daha sonra ben başladım söylenmeye. Sen şunu yaptın bunu yaptın bunu dedin diye saydırmaya başladım. O an karşımdaki kişi ezilip büzülürken bense rahatlıktan yayılma pozisyonuna gelmiştim. Daha sonra piçlik olsun diye rahat mısın rahat ol falan dedim ona. O da değilim falan dedi. Nası rahat ediyosan öyle takıl mademki ben şuan çok rahatım dedim. Baktım olmadı yanıma çağırdım koltuğun yan tarafına vurarak. Geldi tıpış tıpış. Şimdi nasıl dedim eh dedi. Sonra sarıldı birden kafasını göğsüme koydu. Şimdi rahat mısın dedim daha iyi dedi. En son artık çok rahatım dedi ve başını kaldırıp beni öptü. Bende karşılık verdim tabi. uzunca bi öpüşmeden sonra çok güzel öpüşüyosun dedi. İlk defa böyle bi iltifat aldığım için şaşırdım bende tabi. Daha sonra öpüştük baya. İyi güzel hoş falan. Saat geç olmaya başladı. Ben kalkayım artık dedim. Üstümü giyerken şeytan dürttü. Sen o günkü buluştuğun çocukla yattın mı dedim. O çocuk bu eve geldi mi dedim. Suratını bir şok ifadesiyle önüne eğdi. Ahanda panda millet yiyişmiş ve sen de yedek teker olarak gelmişsin dedim. Sıçtım ağzına ayaküstü. Yok hayır falan demeye başladı. Bende benim o çocuktan farkım varsa bunu göster dedim. Eğer beni istiyosan bunu bana göster söyle dedim. Bu kapıdan çıktığımda aklımda tek bişey olmalıyım. Net olmalı herşey dedim. İstiyosan bitir istiyosan devam et ama bana net bişey söyle dedim. Beni istiyo musun dedim. Evet dedi. Biraz sakinleyip çıktım evden ve evime geldim.