(uzun bi yazı dizinin uzun bi partı. sıkıcı gelebilir. şimdiden affola)
ilk başta ne duyduğumu algılayamamıştım. Karşımdaki kişi “evet, panda” demişti.
ilk başta ne duyduğumu algılayamamıştım. Karşımdaki kişi “evet, panda” demişti.
- evet mi? Evet derken? Neye evet dedin onu anlayamadım doktor? Devam et anlamında bi evet mi soruma yanıt olarak mı evet?
- Evet panda. Az önceki soruna evet diyorum. Benden bir cevap duymak istemiştin. Duyduğun cevap evet...
o an çok şaşırmıştım.
Çünkü hayır ya da başka düşünceler cevap olarak çıkıcak
diye bekliyodum. Evet diyeceğini hiç düşünmemiştim. O an güçlü
olmak için kastırdığım sırada esen rüzgarı farkettim.
Üşüyodum. Belki de beklemediğim bi cevap karşısında
şaşkınlıktan tüm gardımı düşürmüştüm ve savunmasızdım
bilmiyorum ama titremeye başlamıştım. Titrediğimi farkettikten 2
dakika sonra kontolümü sağlamaya çalıştım. Karşımdaki adam
evet demişti. Hayatımda bu kadar acının ilk defa böyle
ödüllendirildiğini görmüştüm. Tüm o kafa patlatmalarım,
ikilemlerim, kendimi eksik hissedişim, çöküşlerim, fiziksel
ağrılarım ve gözyaşlarım... bir evet yara bandı olmuştu sanki
tüm yaralarıma ve kırgınlıklarıma. Huzuru o an bulmuştum ve o
huzur benimdi. Kendisi de salak bi sırıtmayla karşımda oturuyodu.
Evet demişti ama bi anlam verememiş bi surat ifadeyle... konuşma
sırasında kendisinin çok şok olduğunu ve ters köşe olduğunu
söyledi. Ters köşe!?!? ne demek istediğini sorduğumda ise bugün
buraya ağzına sıçmak için geldiğimi ve sıçıp sıçıp
bırakacağını zannettiğini söyledi. Sıçıp bırakmak olsaydı amacım zamanında yapardım ki keza hayır deseydin de yapardım diye
ekledim!
Daha sonra o meşhur 6
ayın kendisi için nasıl geçtiğini sorduğumda ise o da ilk
buluşmamızı anlatarak başladı. İlk buluşmamızda o gece eve
gittiğinde kendisini bir huzur kapladığını ve o gece mutlu
uyuduğunu söyledi. Daha sorna tus döneminde ise bir karar vermek
zorunda olduğunu hissettiği için ve süreçlerde benimle
olabilecek olan ilişkiyi istese de yürütemeyeceğini düşündüğü
için hayır dediğini anlattı. Hayır dedikten sonra çok
üzüldüğünü ve beni düşündüğünden bahsetti. Uzunca bir
süre ben onu ne face ne instagram ne de whatsapptan silmiştim.
Daha sonra doktordan önceki son sevgilimde artık bişeyler yapmam gerektiğini
ve sürekli doktoru düşünerek geçireceğim saçma dönemleri
geride bırakmak adına her yerden onu silmiştim. Doktor bunu
farkettiğini ve çok üzüldüğünü söyledi. “Her gün
facebuktan adını aratıp da sayfana baktım panda.” “instagramda
sürekli paylaştığın fotoğraflara baktım ve kimle nerde ne
yaptığını, her fotoğrafın ne olduğunu biliyodum.” “senle
ilgili haberleri alıyodum ben faceten ve instagramdan.” tüm bu
süreçlerde benim yaptıklarımın aynısını yaptığını ifade
etti. Ta ki benim onu silip engellediğim noktaya kadar. Onu
anlatırken cidden üzüldüğünü farkettim. Hergün facebuka panda
yazıp adına tıklarken bir gün adını yazdığımda o adının
orda çıkmaması ne demek biliyo musun sen dedi. O an benim onu
engellediğimle karşılaşmış ve instagrama ve whatsappa bakmış.
Son görülme tarihlerinin çıkmadığını da görünce kendinin
çok kötü hissetmiş. Daha sonrasında ise eski sevgilisi(!) ile
benim çıkmaya başlayıp da fotoğraflarda kendisin görünce ise
daha da bi yıkılmış. Ha bu arada bana da onu her yerden sildiğim
için kızgınmış! Asıl kızması gereken kişinin ben olduğumu
söylesem de kendisinin de bu noktada kızgın olduğunu ifade edip
durdu tüm akşam. Tüm benim yaşadığım süreçlerin aynısını
o da yaşamış. Sürekli bana bakmış sürekli beni takip etmiş.
Millete anlattığım noktalarda herkes güzel bir küfür sallasa da
hikayenin eksik parçalarını birleştirince benimde baştaki
sinirim geçmişti ve şunu farkettim ki herkes hikayeyi eksik
biliyodu. Ben eksik anlatmışım istemeden. Onun süreçlerini
bilmediğim için hep umarsız tavırda olduğunu düşünmüştüm.
Herkesin gözünde de öyleydi keza. Bu durumunun herkesin gözünde
kötü bi imaj çizdiğini de eklemeden geçemedim doktora. Çünkü
beni yıprattığı dönemin telafisini isticektim ondan. Keza
herkesin onu 1 kaşık suda boğacağı düşüncesi konusunda ise
gözü korksa da beni üzmediğin takdirde kimse kılına bile zarar
vermez diye ekledim. O akşam sürekli çok şaşkınım diyip diyip
durdu. Şunu da ekledi o akşam. İlk oturduğumuz masayı gösterip
bu masa bizim masamız artık ve her şey burada başladı dedi. O cümleyi duyunca o kadar mutlu
oldum ki! Saçma sapan bir masa... sevdiğim adam...
o akşam tus döneminin
üzerimdeki sancılarından da bahsettim. Görüşememek! Kendisi
artık bazı şeylerin değiştiğini ve bu konuda korkmamam
gerektiğini söyledi. 2 güne bir nöbetleri olacağını, olsa da
nöbet çıkışlarında soluğu direk benim yanımda alacağını
söyledi. İlerleyen günleri o kadar güzel hayal ettirdi ki disney
masalları halt etmişti. Hele ki kışı sevdiğini ve kış
gecelerinde benle olduğunda nasıl olacağını hayal ettiğini... o
akşam her şeyin değiştiğini ve KADER denen şeyin varlığına
ilk defa inandığımı farkettim. Hayatımda ilk defa KADER dedim.
KADER, sen nelere kadirsin!
Gece güzel bitti ve
ayrıldık. Benim o haftasonu memlekete gitmem gerekiyodu ama aklımda
burdaydı. Memlekete gittim. Sürekli mesajlaştık. Bi aksam ben ona
gene ismiyle hitap edince sürekli bana doktor diyosun deme dedi. Ben
de ne diyim peki dedim. O da söylerim ama sen der misin bilemedim
dedi. Sen söyle bakalım dedim. Bana SEVGİLİM de dedi. O anı anlatmak çok zor ama şunu söyleyebilirim ki “aklım” çıktı!
Tüm bu zamanlarda ilk
defa evime gelişini unutamıyorum. Koltuk değnekleriyle ağır ağır
merdivenlerden çıktı ve kapının önünde şapşik suratıyla
içeri girdi. Ayakkabısını çıkardı ve içeri geçti. Önce bana
döndü ve elini uzattı. Ben şaşkın şaşkın bakıp elimi
uzatırken saçmalama dedi ve sarıldı. O teni o kokuyu içine
çekmek nası bi duygudur anlatamam! Huzur bulmak deyimi anlam buldu
benim için. Daha sonrasında başımı onun omzundan yavaşça çektim. Ayrıldık ama sarılır haldeydik.
Gözlerimin içine baktı ve yavaş yavaş dudakları dudaklarıma yanaştı ve işte o an...
when you finally kiss your crush!
Daha
sonra koltuğa oturduk. Ayaklarını uzatması gerekiyodu. Yanına
oturdum kucağıma aldım ve ben de göğsüne yattım. Sıcaklığı
ve nefesi beni sarmıştı. Kollarıyla da sardı beni. Kedi gibi
hissettim kendimi. Yerimi bulmuştum. Hem de hiç çıkmayacağım
yerim... saçlarımı okşadı ve öptü. Sevdi beni. Kalp atışını
dinledim ve kulağımdaki ritim benim kalp ritmimle aynıydı. Hızlı
ve güçlü. O an ordan kalmak istemiyodum ama kahve yapıp geldim.
Oturdum yamacına gene sohbet ettik ben ona sarılmış bi halde
göğsündeki tatlı tatlı atan kalbi dinlerken... saçlarımı
tekrar okşayıp öptü ve saçların çok güzel kokuyo dedi. Güzel
dakikalar ve unutulmayacak anlar... konuşurken söylediği bişey de
çok hoşuma gitmişti: “Panda ben seni seviyorum diyebilen bi
insan değilim ama seni tanıyıp sana bu özel 2 kelimeyi söylemek
istiyorum.” İkinci kez geldiğinde de sarılıp uyuyalım dedik.
Sarıldık yattık yatağa. Ona sarılıp yatmak hayalimdi açıkçası.
Yatakta yüzyüze bakarak yatıyoduk. O kadar yakından yüzünü
incelecediğimde ise gözlerinin güzelliği karşısında sadece
nefes alabildim. Kitlenmiştim. Yatakta sarıldık konuştuk öpüştük
ve azıcık da seviştik tabi. O gün giderken kapının önğnde
birbirimizden ayrılamadık. Bi o çekti beni yanına öptü bi ben
çektim yanıma öptüm. Sıcacık nefesini solumak elimi ayağımı
hissizleştiriyodu. Gitmeden önce ne konuşuyoduk bilmiyorum ama
ağzından bi an “aşkım” kelimesi çıkınca şok oldum ben.
Gerçi o da şok oldu ve sanki yanlış bişey söylemiş gibi hemen
durdu. Neden durduğunu sorduğumda ise fazla abartı kaçacağını
düşündüğünü söyledi. Ben de mutlu olduğumu söyledim. Özel
bi insanı özel kelimelerle sarmak... benim için önemli bi
noktaydı sonuçta.
İlerleyen günlerde
bizim tayfa ile yaptığımız muhteşem çarşambalardan birine
çağırdım. Gerilmişti en yakınlarımla ailemle tanışacağı
için. İnsanların ona pek olumlu bakmadığını daha önce
söylemiştim. O bilinmez 6 ayda olanlardan dolayı tabi ama vangörl
ve kuzucuk herşeyi bildiği için artık öyle bi detay kalmamıştı.
Sonunda vangörl ve kuzucuk da görücekti benim en değerlimi.
İzmirde kovan'da buluştuk ve mekanı çok sevdi kerata. Yedik içtik
sohbet ettik. Güzel bi gündü. Bizimkiler de gizliden ikimizin
fotoğrafını çekmişler. Akıllılar ya :) fotoğrafları gecenin
sonunda bana gönderdiler de tatlı tatlı birbirimize bakıyoruz.
Böyle günlerden sonra işe başlaması gerekti doktorun. Şunu
eklemedim tabi. Doktor İZMİR'i kazandı! (altyazıda KADER yazar)
Çalışmaya başlayınca haliyle yoğun bi tempoya girdi. Nöbetler
ve çalışma saatleri bomba! E haliyle görüşememeye başladık.
Görüşmelerimiz baştan beri çok sık değildi ama haftada 1'e
düşünce ben de isyanlara bağlamaya başladım ama sabrım her
daim yerindeydi. Önceleri buluşma günlerini birlikte ayarlıyoduk
ama ilerleyen günlerde artık ben tek başıma çabaladığımı
farkettim. Buluşalım? Uygun musun? Çıkışta görüşsek? 3
gidelim 5 gelelim? Ben çıkışına geleyim bi yemek yiyelim?
Olay benim için abartı
değildi ama korktuğum nokta tus zamanı mesajlaşırken de aynı
şey olmuştu. Yemek yiyelim buluşalım denilip bi türlü
görüşülememişti. Onun uygun olma durumu olmuyodu tabi. Gün
aşırı nöbet tutması ya da 1 haftada 3 gün nöbet tutması
durumunda ben de bişey diyemiyodum. Kimse öyle bi durumda zaten
nöbetten çıktın ama benim yanımda olman lazım demez. O kadar
bencil değilim ama bazen yanımda olmasını istedim mi istedim
açıkçası. Haziran başında atamalar olacağı duyurusu geldi.
Beni aldı bi telaş. Son atamalar son şans. Eğer bunda da olmazsa
hiç hazırlanmadığım kpssye bi daha giricektim. Millet bi
senesini veriyo ben bir sayfa bile çevirmemiş halde sınava girme
düşüncesindeyim. Sınava girme düşüncesini bırak eğer
tercihler olursa bi yere yerleşirsem izmirden gitme ihtimali... hele
ki doktor varken hayatımda... allahım delircek moda gelmiştim. Bi
taraftan ailemin boşanma durumları. Annemin yıkılışı ve aile
içi kriz...
Adele - One and Only
Her şey üst üste
gelmeye başladı. Atama mevzusunda kararsızlığın dibini
yaşıyodum. Doktora açtım bu mevzuyu. Ben senin önğnde engel
olmak istemiyorum temalı bir konuşma ve sonrasında ufak bi
tartışma yaşadık. Sinirlerim çok bozulmuştu o akşam. Gitmek
istemiyorum. Neden mi? İzmir benim için artık önemli bi noktaya
geldi. Ailem dediğim kuzucuk ve vangörl burdalar. Aileme de yakın.
Kuzenim ablam herkes neredeyse çevremde ve doktor da burda. Kim
bırakır gider ki bu şehri? Doktor da benim için kalıyosun
biliyorum demeye başladı. Beni kötü bi duruma sokuyosun diyip
diyip durdu. Evet neden olarak onun varlığını gösterebilirdim
ama sadece o değildi işte. 1 sene boyunca izmir gibi bi yerde
açılabildiğin iş arkadaşlarının olması ve ailenin de yanında
olması demek çok fazla anlam ifade ediyodu benim için. Bunu ona
anlatamadım. Nedenlerden birisin ama asıl neden olarak bi
sorumluluk hissetmemesi gerektiğini anlatamadım. Tartışma da
ordan çıktı zaten. Bi daha bu konuyu açmamak üzere kapattık.
Güya uzun zaman sonra ilk defa dışarda buluşmuştuk. Gel sana bi
bira ısmarlayayım demişti. Çok sevinmiştim. Bişeyler
paylaşıyoduk çünkü. Neyse o gece sıçmık bir halde ağlıcak
modda eve gittim. Doktor o akşam vedalaşırken de biraz soğuktu.
Kimi arasam kimle paylaşssam bilemedim. Vangörl uyuyodu kesin.
Kuzucuk desen artık onu bu muhabbetle sıkmaktan öteye geçmiştim.
Eve geldim. Açtım bilgisayarımı ve tercih listemi oluşturmaya
başladım. Önümde tercih etmek istediğim iller karşımda tercih
formu. Öyle bi ona bi buna baktım ve bi sigara yaktım. Sadece
bakabiliyodum. Daha sonra çok değerli dostum geldi aklıma. Derdimi
her daim dinleyen en ufak bi durumda bana kendimle yüzleşmemi
sağlayan dostum. Eskiler bilir onu. Yeni katılanlar ise sadece laf
arasında duymuştur belki. Neyse gırtlağıma kadar dolmuş bi
şekilde telefona sarıldım. Yayık ayranı yazıyodu ekranda. Ara
tuşuna bastım. 1... 2... 5... Ve açtı sonunda. Naber nasılsın pandam
diyince dayanamadım koyuverdim kendimi. Ağlamaktan 5 dakika
konuşamadım. Onu da korkuttum tabi. Ah salak kafam gecenin 12
buçuğunda neden ararsın milleti!? Hem de ağlayarak!
Neyse sakinleşince
anlattım biraz olanları. hala hıçkırıyodum. gözlerimden yaş da gelse sakin sakin ağlamaya başladım ve anlattım. Doktorun önemini... kendi
hesaplaşmalarımı... atanırsam üzülücem atanmazsam üzülücem
modlarımı... aile durumlarını... hepsini tek seferde kustum. Her
zamanki sakin sesiyle bana sakin olmamı söyledi yayık ayranım.
Konuştuk saatlerce. Bana neyi neden görmek istediğimi anlattı.
Hayatımdaki olabiklecek değişikliklerin sonuçlarını anlattı.
Ben ki karşıma bu sorunla kim gelse ona soyleyeceğim şeyi yayık
ayranım bana söyledi. Sevgili geçicidir! Sen hayatını kur
yanında olursa zaten olur yanında olmazsa zaten hiç olmıcaktır!
Bu acı lafı ben başkalarına söylerken geldi beni buldu ve
haklıydı kendisi. Ağlamam kesilmişti ama içim hala acıyodu. 1
senede yaşadığım güzellikleri ve hlaa yaşadığım mutluluğu
arkamda bırakıp gitme düşüncesi beni korkutuyodu açıkçası
ama bir karar almam lazımdı. Eğer ki puanımla bi yere atanacak
durumdaysam ve tercih yapmazsam üzülücektim. Tercih yaparsam ve
gidersem ona da üzülecektim. Öyle iki ucu boklu değnekti. O akşam
4te kalkıcak olan adamı 2 buçuğa kadar telefon başında tuttum.
Ona da üzüldüm açıkçası. Sonra biraz daha rahatlamış bi
şekilde telefonumu kapattım. Bi sigara yakıp tercihlerimi yaptım
ve gönderdim arkama bakmadan. Madem ki hayat bana böyle bi yol
çıkarmıştı ben de o yolu kendime göre düzenlicektim. O gece
uyudum ve işe gittim. Hayatımı normale döndürmeye çabaladım.
Aile mevzularına
gelirsek de annemle babamın arası kötüydü zaten. Boşanma kararı
almışlardı. Bu olay da üstüne tuz biber oldu. Kendimi bitkin
hissediyodum. İş stresi de vuruyodu bi taraftan. Uyku bana
uğramamaya başlayınca ben de kendimi bi psikiyatrda aldım.
Derdimi anlattım. O da bana 2 tane ilaç verdi. Onları kullanmaya
başladım. Tamam eyv sersemletip beynin çalışmasını engelliyo
hatta gece uyku getirme konusunda 10 numaralar ama işe gidince de
uyumaya başlayınca olmıcak bu dedim. 1 gün rexapin alıp
gitmiştim de o gün sabahtan öğlene kadar uyumuşum koltuğumda.
Kimse de gelmemiş allahtan. İnsanlar bi soru sorunca cevaplayamaz
moda gelmiştim. Kafamdaki ağırlıkla hiç bir iş yapamaz oldum.
Pes ettim bıraktım. Eski halim daha iyiydi. Dışardan neşeli
fakat içerden panik ve üzgün...
3 gün sonra kpss vardı.
Tercihlerin açıklanması gerekiyodu. Bu süreçte doktora da tercih
yaptığımı söylemiştim ama bana inanmamıştı. Sen kesin
yapmamışsındır dedi sürekli. Gerilmeye başlayınca da konuyu
kapatıyoduk. O günden sonra görüşmemiştik yüzyüze. Ben
özlemiştim. Sıkıntılıydım ama bana sarılsa tüm yaralarımın
kapanacağını ve içimdeki karartının geçeceğini biliyodum ama
bi türlü görüşemedik. Bu anlarda onu yanımda çok istedim çok
aradım ama arka arkaya nöbetlere kalınca hiç bişey de diyemedim.
Onu çok aradım o zamanlar. kokusunu içime çekmek yeticekti yada o gözlerine bakmak... Tercih yaptıktan 2 gün sonra cuma günü
işten çıkmıştım. Metro beklerken msj geldi arkadaştan. Tercihler
açıklanmış diye. Korktum açıkçası. Bi daha
yerleştirilemediniz yazısı görmek istemiyodum. Aslında
yerleştirilemediniz yazısını görmek bi nevi rahatlatıcaktı
beni. Çünkü izmirden sevdiklerimden ayrılmıcaktım. Telefon
çekmeyen metro altında zorla girdim ösymnin sitesine. Açtım
sayfayı ve baktım ekrana mal mal. Yüklemesi geç oldu ve sonunda
açıldı ama ilk başta bakamadım. Sayfayı aşağı indirdim...
p.s. sakallar çocum bana bi yorum bırakmışsın ilk partta ona cevap verdim orda bi bak istersen.
3 yorum:
Allah seni kahretmesin emi part 1 in üstünden 100 yıl geçince part 2 yi yarım yamalak hatırlayarak okudum ama sonuna gelince ne oldu şok! şimdi bir 100 yıl daha bekle aaaaaa senin hayır telefonunu alıp kafadan arayacağım o olacak yani hıh
bu yazıların ileriki safhalarında şunu göreceksiniz canlarım bir panda vangörl tarafından nasıl dövülür !! bence bu yazı dizisini ben yazmalıyım (ama artıkblog yazamıyorum lol ) :P neyse pandan burda yazılanları satır satır bildiğim için bazı yerlerini atlayarak okumuş olabilirim :P
ama benim yorumumu biliosun daha da bişi demem :)
@ogbd yavrum haklısın yazılar arası çok boşluk var ama yazamıyorum işte. hatırlayıp yazmak zor oluyo ki bunu da ilerki partlarda anlarsın. neyse telefonumu istediğin zaman verebilirim hele sen yeter ki iste :D
@vangörlüm bacım sana puanım 9 kanka diyorum sadece. 1 sene boyunca bunu dinledin ve haklısın. kafa kırmak serbest!
Yorum Gönder