19 Ekim 2014 Pazar

Something About Us (part III)


   Sayfayı aşağı indirdiğimde mağara adamı kaçkını fotoğrafımın altında bişiler yazıyodu. Bu sefer kırmızı harflerle kocaman yerleştirilemedinizden farklı bişi hemde! Kutucuklar içinde sayılar harfler falan derken kafamı netleştirdim ve okumaya başladım. Yerleştirilen il falan derken tüylerim diken diken oldu. Daha da aşağıya indiğimde 4. tercihim olan izmire yakın bir ilin adının yazdığını okudum. Allahım şaka mısın sen? Tekoloji o kadar ilerledi mi falan derken metronun geldiğini farkettim ama adım atamayacak kadar sersemlemiş bir halde ekrana bakıyodum. Ulan atanmıştım lan! Sevinçten içim uçmalı kaçmalı dans ediyodu resmen ve yerimde zıplayıp insanlar arasında panik yaratmamak adına sakin kalmaya çalıştım. Telefonumun çalmasıyla kendime geldim. İzmirdeki iş yerinden en yakın arkadaşım ve müdürüm kadar saygı duyduğum ablam arıyodu. Açtım ve direk neresi neresi diyince pat diye söyledim. Yoksa ayak yaparım ben her daim böyle durumlarda. O da bi çığlık koyuverdi direk telefonda. Allaaaaaaaaaaaaaağh diye. Ben de bağırıcam bağıramıyom ıllıııh modunda sessiz sessiz metro içinde dolanıyodum. Neyse ballı güllü bi telefon konuşmasından sonra kapattım telefonu ve o gün aslında görüşemediğimiz için kızgın olduğum doktora bu haberi vermek için telefona sarıldım. Önce bi durdum acaba msjla haber vermek nası olur diye. O gün nöbetçiydi o da. 2 dakika onu düşününce ve olanları düşününce kızgınlığım gitti ve en iyisi hastaneye gitmek dedim. Atladım 4. gelen metroya(p.s. 4 tane metro geçmesine rağmen binemedim sevincimden ve kararsızlığımdan!) Yolda da msj attım. Seninle çok kısa ve önemli bişey konuşmak istiyorum hastanede nerdesin yazdım. Atladım metroya. Git git git. Telefon susmuyo tabi. Bu arada ben de arada whatsapp'a baktım ama ne gören var msjı ne de online olan. Allahım dedim bu seferde eli boş mu dönücem. Hadi en kötü anlarımda kendisini yanımda istedim olmadı olamadı ama bu mutlu günümde de yanımda olsun lütfen dedim. Metroyla halkapınara kadar geldim. Bu arada kuzenim aradı. Kendisi de kaç zamandır iş bulma konusunda sıkıntı yaşıyodu. Görüştük kendisiyle. Söylerken biraz çekindim aslında. Nerdeyse 4 senedir iş aramaktan helak olmuştu ve ben 63 puanla atanmıştım devlet memurluğuna. Kpssye girmek için kendini paralamıştı ve giricekti ertesi gün. Bense atandığımı söylüyorum. Biraz garip oldum ama onun sesinden de mutlu olduğunu anladım. Darısı senin başına kuzine dedim hep.

   Aktarma istasyonuna gelmiştik ama hala daha telefona cevap veren msjı gören yoktu. İndim ve metro değiştirdim bende. Kafama koymuştum gidicektim ve bu haberi yüzyüze vericektim. Sevinecekse de o an sevinecekti. Çünkü tercih meseleleri yüzünden artık gerilmekten ikimizde yorulmuştuk. Dillendirilen bişey yoktu doktorla aramızda ama sonuçta ikimizde bu konudan geriliyoduk. Ayrı evlerde ayrı ayrı geriliyoduk. Bunu farkediyodum açıkçası. Neyse metroyla gideceği yere kadar gittim. Artık bi cevap gelmesini bekliyodum fakat hala yoktu. Bu süreçlerde tebrik telefonlarıyla uğraşıyodum ama gözüm sürekli oklara takılıydı. O an hastane içinde yolumu bulma telaşındaydım. Son telefonu da kapatırken artık gideceğim yerin önüne gelmiştim fakat içeri giremedim bi fasıl. Acaba iş yerine gitmem konusunda ne düşünecekti bilemedim. Ben habersiz gelindiğinde telaşlanırım açıkçası. Çünkü iş arkadaşlarım adını bile duymadıkları bi arkadaşımın ki samimiyet konusunda fazla olan bir arkadaşımın gelmesine garip bakabilirler. Bazen çok acil bir iş durumunda gelir ve ilgilenemeyebilirim. Çoğunlukla masa başı bi işte çalışıyorum ama iş ekşına gelince emniyete hatta adliyeye kadar yolumun düştüğü oluyo. Bu tür durumlarda habersiz gelen kişinin varlığı beni azıcık geriyo. Neyse konumuza dönersek. Girdim içeriye. Güvenliğe arkadaşımı ziyarete geldim doktor X diye belirttim. Şu bölümde çalışıyo dedim. Güvenlik gideceğim yeri tarif etti bende yollandım. Çıktım olduğu koridora ama etrafa bakındım yok. Belki üst kattadır diye oraya çıktım baktım orda da yok! Bana nöbetçiyim demişti. Nerde nerde nerde diye aranırken yarım saat arandım fakat bulamadım. Msjıma da hala cevap gelmemişti. Hem meraklardayım hem de sıkıntılardayım. Kafamda atamamı söyleyeceğim ve boynuma atlıcak falan gibi düşünceler/hayaller falan çatırdamaya başladı. En son kendime süre koydum 10 dakika içinde bi ses bi nefes bi msj ya da kendisi gelmezse tamam panda evine gidiceksin. Müsait olunca artık telefonla görüşürsünüz dedim. 10 dakika da geçti tık yok. Neyse dedim ve merdivenlerden aşağıya indim. 4. kata geldiğimde ise “doktor ben geldim seni göremedim. Müsait değilsin heralde ben eve geçiyorum.” dedim. O an online oldu! Daha sonra tekrar çevrimdışı oldu. Sinirlendim açıkçası. Bekle diyebilirdi. Ya da müsait değilim diyebilirdi. Bişey diyebilirdi ama demedi. Bende merdivenlerden inmeye devam ettim. Tak! Telefonum çalmaya başladı baktım doktor :) o kadar sevindim ki açtım hemen. Nerdesin sen gittin mi dedi. Yok 2. kattayım dedim. Hadi yukarı çık dedi. Bende yukarı çıktım. Beni görünce hayırdır dedi. Bişi konuşucam dedim. Sarıldık. Eee dedi noldu panda korkutma adamı dedi. Bende gel şöyle sakin bi yere geçelim dedim. Sakin bi yere geçtik. Oturalım istersen dedim oturduk. Doktor ben istifa ediyorum işimden gidiyorum dedim. Şaşırdı bi önce sonra neden diye sordu. Çalışmıcam artık burda dedim. Gidicem dedim. Akıllı da şaşkınlıktan nereye gidiceksin napıcaksın ki falan dedi. Bende X iline gidicem dedim. Nası yani neden ne zaman niye falan derken bugün bi haber aldım ben atanmışım dedim. Suratı bi garipleşti. Çözemedi durumu. Sevinsem mi anlamadım ben noluyo şeklinde bi suratla bana bakıyodu. Sonra gülmeye başladı. İnanmıyorum dedi. Peki dedim açtım telefonu gösterdim. Panda bu çok güzel bi haber dedi. İnanamadım dedi. Bildiğimiz bi il zaten dedi. Gider gelirsin bornovadan ev tutarsın falan dedi. Bende gülümseyerek evet dedim. Hala daha telefon ekranına bakıyo arada o da sırıtıyodu. Sonra neyse ben seni tutmayayım dedim. Ayağa kalktım. Bu haberi vermek için geldim dedim. Çok iyi yapmışsın dedi. Sarıldık çok sevindim dedi kulağıma. Bende dedim. Sonra beni kapıya kadar götürdü. Ayrıldık ordan. Daha sonra msj attı çok mutlu oldum ok sevindim dedi tekrardan. Bense mutluluk gözyaşına ramak kalmış bi halde eve döndüm. Kader dedim. Şuan bir arada kalmamız için çarkın döndü ve dişlilerin orturdu dedim.



   İlerleyen dönemlerde biz tabiki görüşemedik. Bi ara nöbetten çıkıp bana kahvaltıya gelme durumu vardı o olmadı. 2. hafta bi daha şansımızı denedik ve bu sefer tuttu :) haftasonu sabah nöbetten çıkıp direk bana kahvaltıya geldi. Bende coşturdum sofrayı tabi ;) sigara börekleri kızartmalar falan. Bi ara geldi bunları sen yapmamışındır falan dedi. Evet dedim ananem 5 ay önce yapıp koydu :D sonra bi ara mutfakta kahvaltı hazırlarken beni kendine çekti sarıldı. Öptü direk. Oturduk bişeyler yedik ve uykum var moduna geçti tabi hemen paşamız. Yattık yatağa ve tek hamlede spoon moduna geçirdi bizi. O ffosur fosur uyuyoken ben aşık olduğum adamı özlemiş bi vaziyette ensesine doğru sokuldum kokladım sevdim öptüm. Kalbim de bu arada deli gibi atmaya başladı. Bende sarılıp uyumak istedim ama o nabızla uyunmuyor arkadaş! Bi yarım saat sonra uyandı doktor. Bana baktı. Sen uyumadın mı dedi. Uyuyamadım dedim. Neden dedi sırnaştı direk. Sırnaşmaları her daim hoşuma gitmişti. Daha sonra biraz yaramazlık yapmaya başlayınca da aldı bizi bi sevişme. Güzelce sevişirken bi an bi duraksama oldu. Daha sonra da işin heyecanı kaçtı. Yattık birazcık daha. İçeri geçelim dedik. Geçtik oturduk. Konuştuk. Kendi hislerinden bahsetti. Sevişemiyoruz sanki dedi. Fiziksel çekim anlamında eksiklik mi var diye sorguladığından bahsetti. Ben daha önceki ilişkilerimden bahsettim. Mantıklı olan kişi beni bulur bi hoşlantı olur ve sonra da mantıklı ve hoşlantı süreçleri bir araya gelir ve sevgili olurum diye açıkladım. Kendisin farklı olduğunu çünkü daha önce hiç böyle bişey hissetmediğimi ve aşık olmanın ne demek olduğunu anladığımı anlattım. O da bizim ilişkimizde senin daha önceki mantıklı dediğin kişiyi bu sefer ben oynuyosam ve sen de aşık kişiyi oynuyosan diye sordu bana. O an içim acıdı. Kendisinin beni benim sevdiğim kadar sevmediğini ifade etti bi nevi. Cız diye bi ses geldi kalbimden. Biraz daha konuştuk ve sonra gitti.

   Bayram öncesi hafta artık görüşelim diye isyan bayraklarını çekmiştim. Cuma memlekete gidicektim. Perşembe akşamı görüşelim demiştim ona da tamam demişti. Perşembe günü gelip çattı ve görüşücek miyiz dediğimde ise kardeşime alışveriş yapıcaz diye söz vermişim dedi. Ben de sinirlendim açıkçası. Bayram uzun e zaten görüşememişiz e daha kaç gün ayrı kalıcaz!? Derken sen bilirsin dedim. Du ben bi şu işi halletmeye çalışayım dedi. Tamam dedim. 10 dakika sonra bana isyan bayrağıyla geri geldi. E kardeşim söz verdin diyo sen de görüşelim diyosun arada kaldım iyi mi dedi. Ben de doktor ben sana kardeşinle görüşme benle görüş diyemem ama uzun zaman oldu görüşmeyeli ve araya bayram giricek gene uzun olucak farkında mısın dedim. Benim sana söyleyebileceğim bi durum değil bu dedim. Kızdın biliyorum dedi. Evet kızdım dedim bende. Sonuçta kardeşiyle görüşmesine lafım yok ama tek günümüz var ve başka bi gün olmıcaktı. Bende kuzucukla konuştum. Onlar cumartesi arabayla geçiceklermiş ve benim memlekete de uğrıcaklarmış. O zaman cumartesi giderim bende dedim ve doktoru aradım. Cuma akşamı görüşelim ozaman dedim. O da cumaya arkadaşlarıyla plan yapmış. Sıkışık olduğu bi plandan bahsederken ve benim memlekete ne zaman gideceğimi sormamışken ve bana sen cuma günü gidersin diye düşünmüştüm derken o kadar moralim bozuldu ki anlatamam. Öyle göt gibi kaldım açıkçası.

   Bayramda da uykusuzluk ve sinirlilik had safhada gezdim. İlk günü msjla baya bi konuştuk ve sorunlardan bahsettik. Sorunlar dediğim de görüşememe ve sevgilim ya da özel bir kelime diyememe idi. Konuştuk baya. İş biraz bitime yakın oldu aslında. Kendimi çok kötü hissetmeye başladım bende. Kalbim boğazımda atıyodu sürekli. Ablam da beni görünce korktu. Noldu sana dedi. Nabzım öyle feci atıyomuş ki artık vücüdum titremeye başlamış ve farkında değilmişim.

   Bayramın 2. günü ise ikimizde uyumamışız. Gene uzun bi konuşma sonrasında bu ilişkinin olayacağına karar verdi doktor. Tüm hayallerimin yıkılması ise yarım saatte oldu. Son msjlarda açtım ağzımı artık bende. Doktor herşeyi anlıyorum nöbetin var zamanın yok eyv. Ben çağırıyorum sen gelemiyosun ve her hayır dediğinde kendini kötü hissediyosun (bunu kendisi dile getirdi. Bana hayır diyince çok üzülüyomuş). Peki dedim hadi bi gün buluşamadık görüşemedik ama o hafta içinde ben bugün uygun değilim diyosun ama başka şu gün uygunum o gün görüşelim niye demiyosun niye telafi etmiyosun dedim. Üzülmene rağmen telafi etmek gibi bi amacın yok en çok da bu koyuyo doktor dedim. En son bu ilişkide seni zorla tutamam dedim. Madem ki bitirmek istiyosun bitsin tamam dedim. Umarım pişman olmazsın dedim. O da umarım pişman olmam dedi.

   En son bu şekilde msjlaştık. O günden beri aşka olan inancım umudum içimdeki pozitiflik ve pandalığın öldüğünü gördüm. İnsan karşısındakine kalbini bu kadar açıp da bu şekilde bir sonla kalbini kırması çok acı bişeymiş. Hala daha üzülüyorum ki bu olay temmuzda oldu. Toparlanamadım. Kendime gelemedim. Şu satırları yazarken neler düşündüğümü bir bilseniz canlar. Doktora çok kızgınım çok öfkeliyim ama kalbim o kızgınlığı her hatırlarken zayıf da olsa bi daha çarpıyo. Mutluydun panda diyorum içimden. Mutluydun. Elindeki herşeyi alıp gidesiye kadar mutluydun. Yaptığım hataları da biliyorum. Karşımdakine o kadar bağlandım ki aşkın büyüsüyle ona camdan bir kutudaymış gibi davrandım. Çok sorguladım çok düşündüm. Her hareketinden bir anlam çıkarttım ama bunu elinde ölüverecek bir kuş taşıyan birisinin düşüncesinde yaptım. Her an bu mutluluğun hayatımdaki tek mutluluk olacağını ve beni bu mutlulukla öleceğimi düşünerek davrandım. Bu benim hatamdı bunu biliyorum ama sevdim be doktor! Artık eskisi gibi her şeye umutlu bakamıyorum. Mutluluk konusunda ise arkadaşlarımın dostlarımın desteğiyle hayatıma devam ediyorum. Kendimi bildim bileli insanlara pozitiflik aşılarken şimdi ölüm fermanları yayıyorum. Kalbim son kez attı ve durdu artık. Kaç aydır sadece yaşamak için yaşıyorum. Bundan sonra beni ne bekler bilmiyorum ama pandalığım ve ben öldüm.

(işin özü)

p.s. Şunu da söylemek istiyorum. Blogumu bildiğini biliyorum doktor. Neler yaşadığımı bi oku istersen. Şuan ne durumda olduğumu da bir gör. Ve son kez söylüyorum. Umarım pişman olmazsın!

p.s.s. ha eğer bir gün yol ortasında karşılaşırsak bi selam verirsin umarım. Her ne kadar seni tokatlamak istesem de sen benim aşık olduğum tek adamsın ve galiba bu gidişle de öyle kalacaksın. Kendine iyi bak doktor...

1 yorum:

Ogaybende dedi ki...

pandacım öncelikle atanmış olduğuna çok sevindim tebrik ederim umarım çalışma arakadaşların ve iş ortamın çok güzel olur.

Dğer konu ile ilgili de pek bir şey demek istemiyorum.