Aktarma
istasyonuna gelmiştik ama hala daha telefona cevap veren msjı gören
yoktu. İndim ve metro değiştirdim bende. Kafama koymuştum
gidicektim ve bu haberi yüzyüze vericektim. Sevinecekse de o an
sevinecekti. Çünkü tercih meseleleri yüzünden artık gerilmekten
ikimizde yorulmuştuk. Dillendirilen bişey yoktu doktorla aramızda
ama sonuçta ikimizde bu konudan geriliyoduk. Ayrı evlerde ayrı
ayrı geriliyoduk. Bunu farkediyodum açıkçası. Neyse metroyla
gideceği yere kadar gittim. Artık bi cevap gelmesini bekliyodum
fakat hala yoktu. Bu süreçlerde tebrik telefonlarıyla uğraşıyodum
ama gözüm sürekli oklara takılıydı. O an hastane içinde yolumu
bulma telaşındaydım. Son telefonu da kapatırken artık gideceğim
yerin önüne gelmiştim fakat içeri giremedim bi fasıl. Acaba iş
yerine gitmem konusunda ne düşünecekti bilemedim. Ben habersiz
gelindiğinde telaşlanırım açıkçası. Çünkü iş arkadaşlarım
adını bile duymadıkları bi arkadaşımın ki samimiyet konusunda
fazla olan bir arkadaşımın gelmesine garip bakabilirler. Bazen çok
acil bir iş durumunda gelir ve ilgilenemeyebilirim. Çoğunlukla
masa başı bi işte çalışıyorum ama iş ekşına gelince
emniyete hatta adliyeye kadar yolumun düştüğü oluyo. Bu tür
durumlarda habersiz gelen kişinin varlığı beni azıcık geriyo.
Neyse konumuza dönersek. Girdim içeriye. Güvenliğe arkadaşımı
ziyarete geldim doktor X diye belirttim. Şu bölümde çalışıyo
dedim. Güvenlik gideceğim yeri tarif etti bende yollandım. Çıktım
olduğu koridora ama etrafa bakındım yok. Belki üst kattadır diye
oraya çıktım baktım orda da yok! Bana nöbetçiyim demişti.
Nerde nerde nerde diye aranırken yarım saat arandım fakat
bulamadım. Msjıma da hala cevap gelmemişti. Hem meraklardayım hem
de sıkıntılardayım. Kafamda atamamı söyleyeceğim ve boynuma
atlıcak falan gibi düşünceler/hayaller falan çatırdamaya
başladı. En son kendime süre koydum 10 dakika içinde bi ses bi
nefes bi msj ya da kendisi gelmezse tamam panda evine gidiceksin.
Müsait olunca artık telefonla görüşürsünüz dedim. 10 dakika
da geçti tık yok. Neyse dedim ve merdivenlerden aşağıya indim.
4. kata geldiğimde ise “doktor ben geldim seni göremedim. Müsait
değilsin heralde ben eve geçiyorum.” dedim. O an online oldu!
Daha sonra tekrar çevrimdışı oldu. Sinirlendim açıkçası.
Bekle diyebilirdi. Ya da müsait değilim diyebilirdi. Bişey
diyebilirdi ama demedi. Bende merdivenlerden inmeye devam ettim. Tak!
Telefonum çalmaya başladı baktım doktor :) o kadar sevindim ki
açtım hemen. Nerdesin sen gittin mi dedi. Yok 2. kattayım dedim.
Hadi yukarı çık dedi. Bende yukarı çıktım. Beni görünce
hayırdır dedi. Bişi konuşucam dedim. Sarıldık. Eee dedi noldu
panda korkutma adamı dedi. Bende gel şöyle sakin bi yere geçelim
dedim. Sakin bi yere geçtik. Oturalım istersen dedim oturduk.
Doktor ben istifa ediyorum işimden gidiyorum dedim. Şaşırdı bi
önce sonra neden diye sordu. Çalışmıcam artık burda dedim.
Gidicem dedim. Akıllı da şaşkınlıktan nereye gidiceksin
napıcaksın ki falan dedi. Bende X iline gidicem dedim. Nası yani
neden ne zaman niye falan derken bugün bi haber aldım ben atanmışım
dedim. Suratı bi garipleşti. Çözemedi durumu. Sevinsem mi
anlamadım ben noluyo şeklinde bi suratla bana bakıyodu. Sonra
gülmeye başladı. İnanmıyorum dedi. Peki dedim açtım telefonu
gösterdim. Panda bu çok güzel bi haber dedi. İnanamadım dedi.
Bildiğimiz bi il zaten dedi. Gider gelirsin bornovadan ev tutarsın
falan dedi. Bende gülümseyerek evet dedim. Hala daha telefon
ekranına bakıyo arada o da sırıtıyodu. Sonra neyse ben seni
tutmayayım dedim. Ayağa kalktım. Bu haberi vermek için geldim
dedim. Çok iyi yapmışsın dedi. Sarıldık çok sevindim dedi
kulağıma. Bende dedim. Sonra beni kapıya kadar götürdü.
Ayrıldık ordan. Daha sonra msj attı çok mutlu oldum ok sevindim
dedi tekrardan. Bense mutluluk gözyaşına ramak kalmış bi halde
eve döndüm. Kader dedim. Şuan bir arada kalmamız için çarkın
döndü ve dişlilerin orturdu dedim.
İlerleyen
dönemlerde biz tabiki görüşemedik. Bi ara nöbetten çıkıp bana
kahvaltıya gelme durumu vardı o olmadı. 2. hafta bi daha şansımızı
denedik ve bu sefer tuttu :) haftasonu sabah nöbetten çıkıp
direk bana kahvaltıya geldi. Bende coşturdum sofrayı tabi ;)
sigara börekleri kızartmalar falan. Bi ara geldi bunları sen
yapmamışındır falan dedi. Evet dedim ananem 5 ay önce yapıp
koydu :D sonra bi ara mutfakta kahvaltı hazırlarken beni kendine
çekti sarıldı. Öptü direk. Oturduk bişeyler yedik ve uykum var
moduna geçti tabi hemen paşamız. Yattık yatağa ve tek hamlede
spoon moduna geçirdi bizi. O ffosur fosur uyuyoken ben aşık
olduğum adamı özlemiş bi vaziyette ensesine doğru sokuldum
kokladım sevdim öptüm. Kalbim de bu arada deli gibi atmaya
başladı. Bende sarılıp uyumak istedim ama o nabızla uyunmuyor
arkadaş! Bi yarım saat sonra uyandı doktor. Bana baktı. Sen
uyumadın mı dedi. Uyuyamadım dedim. Neden dedi sırnaştı direk.
Sırnaşmaları her daim hoşuma gitmişti. Daha sonra biraz
yaramazlık yapmaya başlayınca da aldı bizi bi sevişme. Güzelce
sevişirken bi an bi duraksama oldu. Daha sonra da işin heyecanı
kaçtı. Yattık birazcık daha. İçeri geçelim dedik. Geçtik
oturduk. Konuştuk. Kendi hislerinden bahsetti. Sevişemiyoruz sanki
dedi. Fiziksel çekim anlamında eksiklik mi var diye sorguladığından
bahsetti. Ben daha önceki ilişkilerimden bahsettim. Mantıklı olan
kişi beni bulur bi hoşlantı olur ve sonra da mantıklı ve
hoşlantı süreçleri bir araya gelir ve sevgili olurum diye
açıkladım. Kendisin farklı olduğunu çünkü daha önce hiç
böyle bişey hissetmediğimi ve aşık olmanın ne demek olduğunu
anladığımı anlattım. O da bizim ilişkimizde senin daha önceki
mantıklı dediğin kişiyi bu sefer ben oynuyosam ve sen de aşık
kişiyi oynuyosan diye sordu bana. O an içim acıdı. Kendisinin
beni benim sevdiğim kadar sevmediğini ifade etti bi nevi. Cız diye
bi ses geldi kalbimden. Biraz daha konuştuk ve sonra gitti.
Bayram
öncesi hafta artık görüşelim diye isyan bayraklarını
çekmiştim. Cuma memlekete gidicektim. Perşembe akşamı görüşelim
demiştim ona da tamam demişti. Perşembe günü gelip çattı ve
görüşücek miyiz dediğimde ise kardeşime alışveriş yapıcaz
diye söz vermişim dedi. Ben de sinirlendim açıkçası. Bayram
uzun e zaten görüşememişiz e daha kaç gün ayrı kalıcaz!?
Derken sen bilirsin dedim. Du ben bi şu işi halletmeye çalışayım
dedi. Tamam dedim. 10 dakika sonra bana isyan bayrağıyla geri
geldi. E kardeşim söz verdin diyo sen de görüşelim diyosun arada
kaldım iyi mi dedi. Ben de doktor ben sana kardeşinle görüşme
benle görüş diyemem ama uzun zaman oldu görüşmeyeli ve araya
bayram giricek gene uzun olucak farkında mısın dedim. Benim sana
söyleyebileceğim bi durum değil bu dedim. Kızdın biliyorum dedi.
Evet kızdım dedim bende. Sonuçta kardeşiyle görüşmesine lafım
yok ama tek günümüz var ve başka bi gün olmıcaktı. Bende
kuzucukla konuştum. Onlar cumartesi arabayla geçiceklermiş ve
benim memlekete de uğrıcaklarmış. O zaman cumartesi giderim bende
dedim ve doktoru aradım. Cuma akşamı görüşelim ozaman dedim. O
da cumaya arkadaşlarıyla plan yapmış. Sıkışık olduğu bi
plandan bahsederken ve benim memlekete ne zaman gideceğimi
sormamışken ve bana sen cuma günü gidersin diye düşünmüştüm
derken o kadar moralim bozuldu ki anlatamam. Öyle göt gibi kaldım
açıkçası.
Bayramda
da uykusuzluk ve sinirlilik had safhada gezdim. İlk günü msjla
baya bi konuştuk ve sorunlardan bahsettik. Sorunlar dediğim de
görüşememe ve sevgilim ya da özel bir kelime diyememe idi.
Konuştuk baya. İş biraz bitime yakın oldu aslında. Kendimi çok
kötü hissetmeye başladım bende. Kalbim boğazımda atıyodu
sürekli. Ablam da beni görünce korktu. Noldu sana dedi. Nabzım
öyle feci atıyomuş ki artık vücüdum titremeye başlamış ve
farkında değilmişim.
Bayramın
2. günü ise ikimizde uyumamışız. Gene uzun bi konuşma
sonrasında bu ilişkinin olayacağına karar verdi doktor. Tüm
hayallerimin yıkılması ise yarım saatte oldu. Son msjlarda açtım
ağzımı artık bende. Doktor herşeyi anlıyorum nöbetin var
zamanın yok eyv. Ben çağırıyorum sen gelemiyosun ve her hayır
dediğinde kendini kötü hissediyosun (bunu kendisi dile getirdi.
Bana hayır diyince çok üzülüyomuş). Peki dedim hadi bi gün
buluşamadık görüşemedik ama o hafta içinde ben bugün uygun
değilim diyosun ama başka şu gün uygunum o gün görüşelim niye
demiyosun niye telafi etmiyosun dedim. Üzülmene rağmen telafi
etmek gibi bi amacın yok en çok da bu koyuyo doktor dedim. En son
bu ilişkide seni zorla tutamam dedim. Madem ki bitirmek istiyosun
bitsin tamam dedim. Umarım pişman olmazsın dedim. O da umarım
pişman olmam dedi.
En
son bu şekilde msjlaştık. O günden beri aşka olan inancım
umudum içimdeki pozitiflik ve pandalığın öldüğünü gördüm.
İnsan karşısındakine kalbini bu kadar açıp da bu şekilde bir
sonla kalbini kırması çok acı bişeymiş. Hala daha üzülüyorum
ki bu olay temmuzda oldu. Toparlanamadım. Kendime gelemedim. Şu
satırları yazarken neler düşündüğümü bir bilseniz canlar.
Doktora çok kızgınım çok öfkeliyim ama kalbim o kızgınlığı
her hatırlarken zayıf da olsa bi daha çarpıyo. Mutluydun panda
diyorum içimden. Mutluydun. Elindeki herşeyi alıp gidesiye kadar
mutluydun. Yaptığım hataları da biliyorum. Karşımdakine o kadar
bağlandım ki aşkın büyüsüyle ona camdan bir kutudaymış gibi
davrandım. Çok sorguladım çok düşündüm. Her hareketinden bir
anlam çıkarttım ama bunu elinde ölüverecek bir kuş taşıyan
birisinin düşüncesinde yaptım. Her an bu mutluluğun hayatımdaki
tek mutluluk olacağını ve beni bu mutlulukla öleceğimi düşünerek
davrandım. Bu benim hatamdı bunu biliyorum ama sevdim be doktor! Artık eskisi gibi
her şeye umutlu bakamıyorum. Mutluluk konusunda ise arkadaşlarımın
dostlarımın desteğiyle hayatıma devam ediyorum. Kendimi bildim
bileli insanlara pozitiflik aşılarken şimdi ölüm fermanları
yayıyorum. Kalbim son kez attı ve durdu artık. Kaç aydır sadece
yaşamak için yaşıyorum. Bundan sonra beni ne bekler bilmiyorum
ama pandalığım ve ben öldüm.
(işin özü)
p.s.
Şunu da söylemek istiyorum. Blogumu bildiğini biliyorum doktor.
Neler yaşadığımı bi oku istersen. Şuan ne durumda olduğumu da
bir gör. Ve son kez söylüyorum. Umarım pişman olmazsın!
p.s.s. ha eğer bir gün yol ortasında karşılaşırsak bi selam verirsin umarım. Her ne kadar seni tokatlamak istesem de sen benim aşık olduğum tek adamsın ve galiba bu gidişle de öyle kalacaksın. Kendine iyi bak doktor...