2 Ağustos 2014 Cumartesi

Something About Us (Part I)

Selam blogırlar blogdaşlar. Beni sorarsanız iyi gibiyim. Kötü de olabilirim. Net bi durumum yok. Son 1 haftadır umutlu fakat çaresizim. Hayatım değişiyo. Süreç içerisinde İzmir gibi bi yerde güzel vakit geçiriyorum fakat buraya da veda etme vaktim geliyomuş heralde. Biraz pamuk ipliğine bağlı da olsa İzmir'den gitme durumum var. bakalım. Kader kısmet diyip hikayemizin kalanından devam edelim.

İzmir'e geldiğimden beri farklı konularda farklı farkındalıklar geliştirdiğimi farketmiştim hep. Mesela gidenin arkasından gitmeme gibi. Arkadaşlık olayları için de geçerli sevgili içinde. Her türlü ilişkilerde gördüm bunu. E tabi insan doğası olarak kişinin zorlandığı bi konuda adapte olması demek yaşamını sürdürebilmesi demek. Bazı noktalar da artık insanlara kendimi açıklamaktan ve peşlerinden koşmakta yorulduğumu hissetmiştim. Bu noktada adaptasyon mekanizması girdi devreye. Gelene hay hay gidene bay bay modları... özellikle İzmir'deki gay ortamlarında bunu çok sık görebilirsiniz. Birisiyle 1 gün önce ballım güllüm yazışırken ertesi gün tık ses çıkmaz. Bi bakarsın profil silinmiştir. Sen yoksan başkası var ne konuşcam havaları. Neyse... tüm bunları neden mi anlatıyorum. Adaptasyon olayında insan herşeye adapte olur fakat gönlünü kaptırdığı kişiye adapte olamaz. Gönlünü kaptırdığı kişiye git diyemez. Gönlünü kaptırdığı kişiye eeeh yeter be diyemez. Gerçekten gönlünü kaptırdıysa eğer...

Nisan ayının bir özelliği 13 nisanda tus olmasıydı. Tüm bu süreçlerde 2 kişiyi hayatıma dahil ettim ama aklımda kalan ve gönlümde olan kişi yerinde oynamadı. Doktor tabi ki. İnsanlar belki de bu konudan sıkılmış olabilirler fakat benim yaşamıma dair şuan anlatabileceğim en önemli şey doktor. O yüzden yazının devamını okumadan önce iyi düşünün derim. Neyse... 13 nisan yaklaştı ve geçti ama aklımdaki geri dönüş olmadı. Bekledim sinirlendim. Karşımdakine hiçbir şey hissettiremediğimi düşünmeye başlamıştım. İş arkadaşlarımla ve çeteyle konuştuğumda ise insanlar şansını dene ne kaybedersin ki demişlerdi. Bilmiyolardı ki kalbimi çarptıran hızlandıran durduran kişiye mesaj atmak istediğimi. Tüm duygularımı anlattığımda ise insanlar basit bir sevgililik ya da beğeni üzerinden yorum yapıyolardı. Kimse benim ne kadar çarpıldığımı hiçbir zaman anlamamıştı.

Aradan geçen 2 günde heyecandan sıkıntıdan öldüm. Sonra kararımı verdim ve whatsapptan engeli kaldırıp msj attım. Merhaba doktor! Önce bir cevap gelmedi. Telefonu önüme koymuş ve son ses açık olan telefona msj geliyo da acaba ben mi duymuyorum diye aç kapa aç kapa yapmaktan helak etmiştim. Tüm bunlar da 4 dakika içerisinde olmuştu tabi. O 4 dakika bile geçmek bilmemişti. En son yüksek seste msj sesiyle korkarak açtım telefonu. Merhaba Panda! İşte beklediğim şey olmuştu. Msjıma cevap vermişti. Acaba bu bişeylerin de devamlılığına işaret miydi? Yazışmaya başladım. Konuştuk konuştuk konuştuk. Bi ara “mutlu oldum” dedi. Tam da tus muhabbeti geçerken neyden bahsettiğini anlamayıp tustan mı mutlu oldun dediğimde ise “yok hayır msj atman mutlu etti” dedi. O an elim ayağım birbirine dolaştı. Ne diyeceğimi bilemez halde çevrimiçi yazısına bakıp kalmıştım. 2 dakika öyle durduktan sonra kendime geldim ve tekrar devam ettim konuşmaya. Süreçlerde kendisi engellediğimi sildiğimi farkettiğini söyledi. Ben de whatsapptan engellendiğini nası anladığını sorduğumda ise son görülme tarihleri yoktu dedi. O heyecanı bile hemen yok eden çakal beynim çalıştı ve parmaklarımı oynattı: “hmmm sen bana baktın ozaman whatsapptan????” buna gelen cevabın evet olacağını düşünenler kaç kişi önce bi sayalım? 1...5...14...30...67... :) evet demedi ama “orası bende kalsın” diyerek evet demiş oldu.

Mesajlaşmalar böyle devam etti tabi. Ben en son dayanamayıp görüşelim dedim. Gelen cevap ise “olabilir:)” oldu. Babannesi rahatsızmış onun yanındaymış ama gelince görüşelim dedi. Tamam dedim. Süreç içerisinde msjlaş msjlaş bi türlü görüşemedik. Ben de sinir oldum doğal olarak. Sürekli bi olay sürekli bi rahatsızlık olması (babasının ameliyat olması aynı zamanda babannesinin felç geçirmesi v.s.) gibi durumlardan sürekli ertelendi. En son bu durumlar varken istanbula gittiğini ve istanbulda olduğunu söyledi. Tustan sonra tercih için okulları geziyomuş. Hey allahım ne işi var oralarda diye düşünürken ertesi günü sen çaurda düş ve diz kapağını kır! Ağzımı açan 2 olsun diyerek doktor üzerindeki beddua etkimi de görmüş oldum. İlk mesajın üstüne 1 aydan fazla geçti ve ben artık armudun sapı üzümün çöpü olayından sıkıldım ve resti çektim. Restten ziyade emr-i vaki yaptım ve görüşüyoruz dedim. Olabilir cevabına hazırlıklı olduğum için de ihtimaller üzerinden gitme evet veya hayır de dedim. Evet dedi. Konakta buluştuk. Neden konak derseniz ben de bilmiyodum. Açıkçası son dakkaya kadar da kafamda planlamıştım ne konuşacağımı. Bu vakte kadar geçen tüm olayları benim neler yaşadığımı anlatıcaktım. Tüm hislerimi ortaya döküp evet veya hayır cevabını almak için gidiyodum bi nevi. Evet derse işler farklı olucaktı ama hayır derse masaya 20 lira atıp ben seni gözümde büyütmüşüm dicektim. Sen buymuşsun insanlar seni anlamış ama ben anlamamışım ve ilerisi için de hep yalnız kalıcaksın farkında mısın diyip masadan kalkıcaktım. Kafamda bunlarla gittim. Gidiyorum ama vapurda kendime gelirim zannetmiştim. Bildiğin felç tadında bi durumdaydım. Konağa yaklaşırken aklımdaki herşey silinmeye başladı. Bizim çeteyle mesajlaşıyodum bi yandan. Vangörlüm sakin olmamı söyleyip dursa da içimdeki kötü olucak umutsuzluğu belki de herşeyi alıp götürmüştü. Konağa indim ve yanına gittim. Diz kapağını kırdığı için uzun süre kıpırdamadan yatması gerekiyodu daha sonraları baston yardımıyla yürümeye başlamıştı. Bastonla çaresiz çocuklar gibi ilerde bana bakışını gördüm ve hem mutluluk hem nefret dalgası kabardı içimde. Uzun zaman geçmesine yönelik sinir ve kalbimin çarpıp kelebeklerin midemde kıpırdanıp dışarı çıkmayı istemesi...

Tus öncesi ilk tanıştığımızda ise beni yemeğe götüreceğini söylemişti. Meğerse o yüzden konakta buluşmuşuz. Beni götürmek istediği yere götürdü. Yemek yedik havadan sudan sohbet ettik. Daha sonrasında ise konak piere geçtik. En uçta güzel deniz kenarında bir yer varmış. Oraya oturduk. 2 bira söyledik. Havadan sudan muhabbetler artık tıkanmaya başladı ve ben sazı elime aldım. Başladım tek tek sorular sormaya. Hayatına giren birisi oldu mu? Bu sürede neler yaptın? Daha sonrasında aldığım cevaplar tatmin ediciydi. Daha sonrasında ise buluşma nedenimi söyledim. Tüm herşeyi anlatacağımı ve bu süreçte beni durdurmamasını söyledim. Önce bir kaç kez durdurmaya kalkıp sorduklarıma cevap niteliğinde bişeyler geveledi. Onu dinledikten sonra ben devam ettim. 6 ay boyunca ne yaşadıysam anlattım. Onunla ilk görüşmeden sonra tus için görüşmeyi kesmesinde ne kadar üzüldüğümü ve ilişkilerimde yaptığım hataların sonuçlarının hep ona çıkmasına kadar... Herşeyi... hiç yalan söylemedim ona. Oturdum sadece anlattım. Rüzgar eserken içim tiriyodu ama güçlü görünmek istedim ona. Bir kere bile takılmadan bir kere bile durmadan anlattım. Son çıktığım kişiyle (blogtan beni takip ediyodu) olanları... arada aklıma gelişlerini... mesaj atmak isteğimle kavga edişimi ve artık ne olursa olsun sadece bir evet ya da bir hayır için buraya kadar geldiğimi söyledim.

  • Panda: İşte tüm bunları anlatmaya geldim. Aklımdaki plan da buydu aslında. Senden bir şey beklemeden senden bir şey istemeden gelip herşeyi anlatmak... tüm bu zamanlardaki yıpranmalarım... seni ilk gördüğüm andaki kalp çarpıntı bombardımanım... seninle seni tanımadan bir ömür geçirebileceğim düşüncesi... 6 ay boyunca seni faceten instagramdan takip edip sürekli iletişime geçme isteği... her adımını bilmek... tüm bunlar aslında tek bi soruya çıkıyo doktor. 6 ayın sonunda tek bir soru... Ben buraya evet veya hayır demeni duymaya geldim. Herşeye hazırı...
  • Doktor: Evet panda...

Daft Punk - Somehing About Us

10 yorum:

Unknown dedi ki...

Pandamm,
Bir solukta okudum yazını gelgitlerini çırpınışlarını içimde bir Şevkat bir merhamet bi bişeyler kımıldadı...
Ve sormadan edemedim ekrana
Eeee sonra:) çabuk çabuk yaz ölmeden meraktan

Ogaybende dedi ki...

part I de bunu anlatıp sonucunda da "evet" aldı isen part 2 de bizi ne bekliyor acaba (o.O)

kafamda deli sorular...

Gay Panda dedi ki...

yavrular yazıyorum yazmasına da kolay değil işte süreçler yoğun. ama bekleyin part 2 de gelicektir yakında.

gay werther dedi ki...

ayyyy pandacığımmmm senin adına mutlu oldum diyeceğim ama part 2 beni biraz tedirgin ediyor açıkçası. seni çok seviyorum pıtırcık, öpüyorum kocaman :*

Mr. Shoulder dedi ki...

Part 2'yi görmeden paçaları sıvamayacağım :) Bu arada senin "iki doktor" tarzı bir yazın vardı sanki bundan önce, doktorla konuşmalarını anlatan. Göremedim şimdi o_O

Gay Panda dedi ki...

@werther yavrum benim adıma sevinddiğin için teşekkü ederim. ilerleyen partlarda neler olduğunu görüceksiniz bakalım.
@mr.shoulder çoum paça sıvam konusunda bişey diyemeyeceğim o sana kalmış. doktor mevzusu ise izmire geldiğimden beri orada olan bi durum. başka doktor mevzusu yok

Gayler Hakkında Her Şey dedi ki...

Soluksuz okudum, umarım en sonunda 4 harfli kelime yazar dedim ve öyle çıktı. İlk part böyle bir yerde bitti ise devamında neler neler oldu kim bilir. En kısa zamanda yaz lütfen :)

Unknown dedi ki...

Pandacığım ben yokken neler neler yaşandı kim bilir ve en kötüsü artık hiç görüşemiyor olmamız.. ahh ah senin ilk sevgilini bilirim ben ahhh ah :D

dostum sen ne zaman yazacaksın devamını demiyorum direkt ara beni diyorum heheh

Sakallar Falan dedi ki...

Aklıma takılan bir şey var. Sakın yanlış anlama tamamen objektif bi şekilde soruyorum. Benzer şeyleri ben de yaşadım bi doktorla yakın zamanda. Aynı zamanda tıp da okuyorum, yani bu soru hayatım boyunca kıyısından köşesinden az çok aklıma gelecek bir soru.

Bu doktora olan hislerin, onu kafanda kusursuzlaştırma, ona tutulma sürecinde mesleğinin önemi oldu mu? Bu doktor bir öğretmen olsaydı senin açından senaryo tamamen böyle mi işlerdi?? Seni bu kadar etkiler miydi yine? Tamamen dürüst olarak cevaplarsan sevinirim.

Gay Panda dedi ki...

@sakallım yavrum doktor mevzusunda kişinin doktor olduğunu bilmeden önce bir resim paylaşmayla çarpılmam başladı. sonra doktor olduğunu öğrendim. daha sonra yüzyüze geldik ve eridim. tüm burda doktor olarak yazamamın sebebi hikayede belirleyici bir "kelime" olması. nick gibi düşünerek öyle yazdım. yoksa tüm bu hislerimin meslekle bi alakası yok.