19 Ekim 2014 Pazar

Something About Us (part III)


   Sayfayı aşağı indirdiğimde mağara adamı kaçkını fotoğrafımın altında bişiler yazıyodu. Bu sefer kırmızı harflerle kocaman yerleştirilemedinizden farklı bişi hemde! Kutucuklar içinde sayılar harfler falan derken kafamı netleştirdim ve okumaya başladım. Yerleştirilen il falan derken tüylerim diken diken oldu. Daha da aşağıya indiğimde 4. tercihim olan izmire yakın bir ilin adının yazdığını okudum. Allahım şaka mısın sen? Tekoloji o kadar ilerledi mi falan derken metronun geldiğini farkettim ama adım atamayacak kadar sersemlemiş bir halde ekrana bakıyodum. Ulan atanmıştım lan! Sevinçten içim uçmalı kaçmalı dans ediyodu resmen ve yerimde zıplayıp insanlar arasında panik yaratmamak adına sakin kalmaya çalıştım. Telefonumun çalmasıyla kendime geldim. İzmirdeki iş yerinden en yakın arkadaşım ve müdürüm kadar saygı duyduğum ablam arıyodu. Açtım ve direk neresi neresi diyince pat diye söyledim. Yoksa ayak yaparım ben her daim böyle durumlarda. O da bi çığlık koyuverdi direk telefonda. Allaaaaaaaaaaaaaağh diye. Ben de bağırıcam bağıramıyom ıllıııh modunda sessiz sessiz metro içinde dolanıyodum. Neyse ballı güllü bi telefon konuşmasından sonra kapattım telefonu ve o gün aslında görüşemediğimiz için kızgın olduğum doktora bu haberi vermek için telefona sarıldım. Önce bi durdum acaba msjla haber vermek nası olur diye. O gün nöbetçiydi o da. 2 dakika onu düşününce ve olanları düşününce kızgınlığım gitti ve en iyisi hastaneye gitmek dedim. Atladım 4. gelen metroya(p.s. 4 tane metro geçmesine rağmen binemedim sevincimden ve kararsızlığımdan!) Yolda da msj attım. Seninle çok kısa ve önemli bişey konuşmak istiyorum hastanede nerdesin yazdım. Atladım metroya. Git git git. Telefon susmuyo tabi. Bu arada ben de arada whatsapp'a baktım ama ne gören var msjı ne de online olan. Allahım dedim bu seferde eli boş mu dönücem. Hadi en kötü anlarımda kendisini yanımda istedim olmadı olamadı ama bu mutlu günümde de yanımda olsun lütfen dedim. Metroyla halkapınara kadar geldim. Bu arada kuzenim aradı. Kendisi de kaç zamandır iş bulma konusunda sıkıntı yaşıyodu. Görüştük kendisiyle. Söylerken biraz çekindim aslında. Nerdeyse 4 senedir iş aramaktan helak olmuştu ve ben 63 puanla atanmıştım devlet memurluğuna. Kpssye girmek için kendini paralamıştı ve giricekti ertesi gün. Bense atandığımı söylüyorum. Biraz garip oldum ama onun sesinden de mutlu olduğunu anladım. Darısı senin başına kuzine dedim hep.

   Aktarma istasyonuna gelmiştik ama hala daha telefona cevap veren msjı gören yoktu. İndim ve metro değiştirdim bende. Kafama koymuştum gidicektim ve bu haberi yüzyüze vericektim. Sevinecekse de o an sevinecekti. Çünkü tercih meseleleri yüzünden artık gerilmekten ikimizde yorulmuştuk. Dillendirilen bişey yoktu doktorla aramızda ama sonuçta ikimizde bu konudan geriliyoduk. Ayrı evlerde ayrı ayrı geriliyoduk. Bunu farkediyodum açıkçası. Neyse metroyla gideceği yere kadar gittim. Artık bi cevap gelmesini bekliyodum fakat hala yoktu. Bu süreçlerde tebrik telefonlarıyla uğraşıyodum ama gözüm sürekli oklara takılıydı. O an hastane içinde yolumu bulma telaşındaydım. Son telefonu da kapatırken artık gideceğim yerin önüne gelmiştim fakat içeri giremedim bi fasıl. Acaba iş yerine gitmem konusunda ne düşünecekti bilemedim. Ben habersiz gelindiğinde telaşlanırım açıkçası. Çünkü iş arkadaşlarım adını bile duymadıkları bi arkadaşımın ki samimiyet konusunda fazla olan bir arkadaşımın gelmesine garip bakabilirler. Bazen çok acil bir iş durumunda gelir ve ilgilenemeyebilirim. Çoğunlukla masa başı bi işte çalışıyorum ama iş ekşına gelince emniyete hatta adliyeye kadar yolumun düştüğü oluyo. Bu tür durumlarda habersiz gelen kişinin varlığı beni azıcık geriyo. Neyse konumuza dönersek. Girdim içeriye. Güvenliğe arkadaşımı ziyarete geldim doktor X diye belirttim. Şu bölümde çalışıyo dedim. Güvenlik gideceğim yeri tarif etti bende yollandım. Çıktım olduğu koridora ama etrafa bakındım yok. Belki üst kattadır diye oraya çıktım baktım orda da yok! Bana nöbetçiyim demişti. Nerde nerde nerde diye aranırken yarım saat arandım fakat bulamadım. Msjıma da hala cevap gelmemişti. Hem meraklardayım hem de sıkıntılardayım. Kafamda atamamı söyleyeceğim ve boynuma atlıcak falan gibi düşünceler/hayaller falan çatırdamaya başladı. En son kendime süre koydum 10 dakika içinde bi ses bi nefes bi msj ya da kendisi gelmezse tamam panda evine gidiceksin. Müsait olunca artık telefonla görüşürsünüz dedim. 10 dakika da geçti tık yok. Neyse dedim ve merdivenlerden aşağıya indim. 4. kata geldiğimde ise “doktor ben geldim seni göremedim. Müsait değilsin heralde ben eve geçiyorum.” dedim. O an online oldu! Daha sonra tekrar çevrimdışı oldu. Sinirlendim açıkçası. Bekle diyebilirdi. Ya da müsait değilim diyebilirdi. Bişey diyebilirdi ama demedi. Bende merdivenlerden inmeye devam ettim. Tak! Telefonum çalmaya başladı baktım doktor :) o kadar sevindim ki açtım hemen. Nerdesin sen gittin mi dedi. Yok 2. kattayım dedim. Hadi yukarı çık dedi. Bende yukarı çıktım. Beni görünce hayırdır dedi. Bişi konuşucam dedim. Sarıldık. Eee dedi noldu panda korkutma adamı dedi. Bende gel şöyle sakin bi yere geçelim dedim. Sakin bi yere geçtik. Oturalım istersen dedim oturduk. Doktor ben istifa ediyorum işimden gidiyorum dedim. Şaşırdı bi önce sonra neden diye sordu. Çalışmıcam artık burda dedim. Gidicem dedim. Akıllı da şaşkınlıktan nereye gidiceksin napıcaksın ki falan dedi. Bende X iline gidicem dedim. Nası yani neden ne zaman niye falan derken bugün bi haber aldım ben atanmışım dedim. Suratı bi garipleşti. Çözemedi durumu. Sevinsem mi anlamadım ben noluyo şeklinde bi suratla bana bakıyodu. Sonra gülmeye başladı. İnanmıyorum dedi. Peki dedim açtım telefonu gösterdim. Panda bu çok güzel bi haber dedi. İnanamadım dedi. Bildiğimiz bi il zaten dedi. Gider gelirsin bornovadan ev tutarsın falan dedi. Bende gülümseyerek evet dedim. Hala daha telefon ekranına bakıyo arada o da sırıtıyodu. Sonra neyse ben seni tutmayayım dedim. Ayağa kalktım. Bu haberi vermek için geldim dedim. Çok iyi yapmışsın dedi. Sarıldık çok sevindim dedi kulağıma. Bende dedim. Sonra beni kapıya kadar götürdü. Ayrıldık ordan. Daha sonra msj attı çok mutlu oldum ok sevindim dedi tekrardan. Bense mutluluk gözyaşına ramak kalmış bi halde eve döndüm. Kader dedim. Şuan bir arada kalmamız için çarkın döndü ve dişlilerin orturdu dedim.



   İlerleyen dönemlerde biz tabiki görüşemedik. Bi ara nöbetten çıkıp bana kahvaltıya gelme durumu vardı o olmadı. 2. hafta bi daha şansımızı denedik ve bu sefer tuttu :) haftasonu sabah nöbetten çıkıp direk bana kahvaltıya geldi. Bende coşturdum sofrayı tabi ;) sigara börekleri kızartmalar falan. Bi ara geldi bunları sen yapmamışındır falan dedi. Evet dedim ananem 5 ay önce yapıp koydu :D sonra bi ara mutfakta kahvaltı hazırlarken beni kendine çekti sarıldı. Öptü direk. Oturduk bişeyler yedik ve uykum var moduna geçti tabi hemen paşamız. Yattık yatağa ve tek hamlede spoon moduna geçirdi bizi. O ffosur fosur uyuyoken ben aşık olduğum adamı özlemiş bi vaziyette ensesine doğru sokuldum kokladım sevdim öptüm. Kalbim de bu arada deli gibi atmaya başladı. Bende sarılıp uyumak istedim ama o nabızla uyunmuyor arkadaş! Bi yarım saat sonra uyandı doktor. Bana baktı. Sen uyumadın mı dedi. Uyuyamadım dedim. Neden dedi sırnaştı direk. Sırnaşmaları her daim hoşuma gitmişti. Daha sonra biraz yaramazlık yapmaya başlayınca da aldı bizi bi sevişme. Güzelce sevişirken bi an bi duraksama oldu. Daha sonra da işin heyecanı kaçtı. Yattık birazcık daha. İçeri geçelim dedik. Geçtik oturduk. Konuştuk. Kendi hislerinden bahsetti. Sevişemiyoruz sanki dedi. Fiziksel çekim anlamında eksiklik mi var diye sorguladığından bahsetti. Ben daha önceki ilişkilerimden bahsettim. Mantıklı olan kişi beni bulur bi hoşlantı olur ve sonra da mantıklı ve hoşlantı süreçleri bir araya gelir ve sevgili olurum diye açıkladım. Kendisin farklı olduğunu çünkü daha önce hiç böyle bişey hissetmediğimi ve aşık olmanın ne demek olduğunu anladığımı anlattım. O da bizim ilişkimizde senin daha önceki mantıklı dediğin kişiyi bu sefer ben oynuyosam ve sen de aşık kişiyi oynuyosan diye sordu bana. O an içim acıdı. Kendisinin beni benim sevdiğim kadar sevmediğini ifade etti bi nevi. Cız diye bi ses geldi kalbimden. Biraz daha konuştuk ve sonra gitti.

   Bayram öncesi hafta artık görüşelim diye isyan bayraklarını çekmiştim. Cuma memlekete gidicektim. Perşembe akşamı görüşelim demiştim ona da tamam demişti. Perşembe günü gelip çattı ve görüşücek miyiz dediğimde ise kardeşime alışveriş yapıcaz diye söz vermişim dedi. Ben de sinirlendim açıkçası. Bayram uzun e zaten görüşememişiz e daha kaç gün ayrı kalıcaz!? Derken sen bilirsin dedim. Du ben bi şu işi halletmeye çalışayım dedi. Tamam dedim. 10 dakika sonra bana isyan bayrağıyla geri geldi. E kardeşim söz verdin diyo sen de görüşelim diyosun arada kaldım iyi mi dedi. Ben de doktor ben sana kardeşinle görüşme benle görüş diyemem ama uzun zaman oldu görüşmeyeli ve araya bayram giricek gene uzun olucak farkında mısın dedim. Benim sana söyleyebileceğim bi durum değil bu dedim. Kızdın biliyorum dedi. Evet kızdım dedim bende. Sonuçta kardeşiyle görüşmesine lafım yok ama tek günümüz var ve başka bi gün olmıcaktı. Bende kuzucukla konuştum. Onlar cumartesi arabayla geçiceklermiş ve benim memlekete de uğrıcaklarmış. O zaman cumartesi giderim bende dedim ve doktoru aradım. Cuma akşamı görüşelim ozaman dedim. O da cumaya arkadaşlarıyla plan yapmış. Sıkışık olduğu bi plandan bahsederken ve benim memlekete ne zaman gideceğimi sormamışken ve bana sen cuma günü gidersin diye düşünmüştüm derken o kadar moralim bozuldu ki anlatamam. Öyle göt gibi kaldım açıkçası.

   Bayramda da uykusuzluk ve sinirlilik had safhada gezdim. İlk günü msjla baya bi konuştuk ve sorunlardan bahsettik. Sorunlar dediğim de görüşememe ve sevgilim ya da özel bir kelime diyememe idi. Konuştuk baya. İş biraz bitime yakın oldu aslında. Kendimi çok kötü hissetmeye başladım bende. Kalbim boğazımda atıyodu sürekli. Ablam da beni görünce korktu. Noldu sana dedi. Nabzım öyle feci atıyomuş ki artık vücüdum titremeye başlamış ve farkında değilmişim.

   Bayramın 2. günü ise ikimizde uyumamışız. Gene uzun bi konuşma sonrasında bu ilişkinin olayacağına karar verdi doktor. Tüm hayallerimin yıkılması ise yarım saatte oldu. Son msjlarda açtım ağzımı artık bende. Doktor herşeyi anlıyorum nöbetin var zamanın yok eyv. Ben çağırıyorum sen gelemiyosun ve her hayır dediğinde kendini kötü hissediyosun (bunu kendisi dile getirdi. Bana hayır diyince çok üzülüyomuş). Peki dedim hadi bi gün buluşamadık görüşemedik ama o hafta içinde ben bugün uygun değilim diyosun ama başka şu gün uygunum o gün görüşelim niye demiyosun niye telafi etmiyosun dedim. Üzülmene rağmen telafi etmek gibi bi amacın yok en çok da bu koyuyo doktor dedim. En son bu ilişkide seni zorla tutamam dedim. Madem ki bitirmek istiyosun bitsin tamam dedim. Umarım pişman olmazsın dedim. O da umarım pişman olmam dedi.

   En son bu şekilde msjlaştık. O günden beri aşka olan inancım umudum içimdeki pozitiflik ve pandalığın öldüğünü gördüm. İnsan karşısındakine kalbini bu kadar açıp da bu şekilde bir sonla kalbini kırması çok acı bişeymiş. Hala daha üzülüyorum ki bu olay temmuzda oldu. Toparlanamadım. Kendime gelemedim. Şu satırları yazarken neler düşündüğümü bir bilseniz canlar. Doktora çok kızgınım çok öfkeliyim ama kalbim o kızgınlığı her hatırlarken zayıf da olsa bi daha çarpıyo. Mutluydun panda diyorum içimden. Mutluydun. Elindeki herşeyi alıp gidesiye kadar mutluydun. Yaptığım hataları da biliyorum. Karşımdakine o kadar bağlandım ki aşkın büyüsüyle ona camdan bir kutudaymış gibi davrandım. Çok sorguladım çok düşündüm. Her hareketinden bir anlam çıkarttım ama bunu elinde ölüverecek bir kuş taşıyan birisinin düşüncesinde yaptım. Her an bu mutluluğun hayatımdaki tek mutluluk olacağını ve beni bu mutlulukla öleceğimi düşünerek davrandım. Bu benim hatamdı bunu biliyorum ama sevdim be doktor! Artık eskisi gibi her şeye umutlu bakamıyorum. Mutluluk konusunda ise arkadaşlarımın dostlarımın desteğiyle hayatıma devam ediyorum. Kendimi bildim bileli insanlara pozitiflik aşılarken şimdi ölüm fermanları yayıyorum. Kalbim son kez attı ve durdu artık. Kaç aydır sadece yaşamak için yaşıyorum. Bundan sonra beni ne bekler bilmiyorum ama pandalığım ve ben öldüm.

(işin özü)

p.s. Şunu da söylemek istiyorum. Blogumu bildiğini biliyorum doktor. Neler yaşadığımı bi oku istersen. Şuan ne durumda olduğumu da bir gör. Ve son kez söylüyorum. Umarım pişman olmazsın!

p.s.s. ha eğer bir gün yol ortasında karşılaşırsak bi selam verirsin umarım. Her ne kadar seni tokatlamak istesem de sen benim aşık olduğum tek adamsın ve galiba bu gidişle de öyle kalacaksın. Kendine iyi bak doktor...

4 Ekim 2014 Cumartesi

Something About Us (part II)

(uzun bi yazı dizinin uzun bi partı. sıkıcı gelebilir. şimdiden affola)

ilk başta ne duyduğumu algılayamamıştım. Karşımdaki kişi “evet, panda” demişti.

  • evet mi? Evet derken? Neye evet dedin onu anlayamadım doktor? Devam et anlamında bi evet mi soruma yanıt olarak mı evet?
  • Evet panda. Az önceki soruna evet diyorum. Benden bir cevap duymak istemiştin. Duyduğun cevap evet...
o an çok şaşırmıştım. Çünkü hayır ya da başka düşünceler cevap olarak çıkıcak diye bekliyodum. Evet diyeceğini hiç düşünmemiştim. O an güçlü olmak için kastırdığım sırada esen rüzgarı farkettim. Üşüyodum. Belki de beklemediğim bi cevap karşısında şaşkınlıktan tüm gardımı düşürmüştüm ve savunmasızdım bilmiyorum ama titremeye başlamıştım. Titrediğimi farkettikten 2 dakika sonra kontolümü sağlamaya çalıştım. Karşımdaki adam evet demişti. Hayatımda bu kadar acının ilk defa böyle ödüllendirildiğini görmüştüm. Tüm o kafa patlatmalarım, ikilemlerim, kendimi eksik hissedişim, çöküşlerim, fiziksel ağrılarım ve gözyaşlarım... bir evet yara bandı olmuştu sanki tüm yaralarıma ve kırgınlıklarıma. Huzuru o an bulmuştum ve o huzur benimdi. Kendisi de salak bi sırıtmayla karşımda oturuyodu. Evet demişti ama bi anlam verememiş bi surat ifadeyle... konuşma sırasında kendisinin çok şok olduğunu ve ters köşe olduğunu söyledi. Ters köşe!?!? ne demek istediğini sorduğumda ise bugün buraya ağzına sıçmak için geldiğimi ve sıçıp sıçıp bırakacağını zannettiğini söyledi. Sıçıp bırakmak olsaydı amacım zamanında yapardım ki keza hayır deseydin de yapardım diye ekledim!

Daha sonra o meşhur 6 ayın kendisi için nasıl geçtiğini sorduğumda ise o da ilk buluşmamızı anlatarak başladı. İlk buluşmamızda o gece eve gittiğinde kendisini bir huzur kapladığını ve o gece mutlu uyuduğunu söyledi. Daha sorna tus döneminde ise bir karar vermek zorunda olduğunu hissettiği için ve süreçlerde benimle olabilecek olan ilişkiyi istese de yürütemeyeceğini düşündüğü için hayır dediğini anlattı. Hayır dedikten sonra çok üzüldüğünü ve beni düşündüğünden bahsetti. Uzunca bir süre ben onu ne face ne instagram ne de whatsapptan silmiştim. Daha sonra doktordan önceki son sevgilimde artık bişeyler yapmam gerektiğini ve sürekli doktoru düşünerek geçireceğim saçma dönemleri geride bırakmak adına her yerden onu silmiştim. Doktor bunu farkettiğini ve çok üzüldüğünü söyledi. “Her gün facebuktan adını aratıp da sayfana baktım panda.” “instagramda sürekli paylaştığın fotoğraflara baktım ve kimle nerde ne yaptığını, her fotoğrafın ne olduğunu biliyodum.” “senle ilgili haberleri alıyodum ben faceten ve instagramdan.” tüm bu süreçlerde benim yaptıklarımın aynısını yaptığını ifade etti. Ta ki benim onu silip engellediğim noktaya kadar. Onu anlatırken cidden üzüldüğünü farkettim. Hergün facebuka panda yazıp adına tıklarken bir gün adını yazdığımda o adının orda çıkmaması ne demek biliyo musun sen dedi. O an benim onu engellediğimle karşılaşmış ve instagrama ve whatsappa bakmış. Son görülme tarihlerinin çıkmadığını da görünce kendinin çok kötü hissetmiş. Daha sonrasında ise eski sevgilisi(!) ile benim çıkmaya başlayıp da fotoğraflarda kendisin görünce ise daha da bi yıkılmış. Ha bu arada bana da onu her yerden sildiğim için kızgınmış! Asıl kızması gereken kişinin ben olduğumu söylesem de kendisinin de bu noktada kızgın olduğunu ifade edip durdu tüm akşam. Tüm benim yaşadığım süreçlerin aynısını o da yaşamış. Sürekli bana bakmış sürekli beni takip etmiş. Millete anlattığım noktalarda herkes güzel bir küfür sallasa da hikayenin eksik parçalarını birleştirince benimde baştaki sinirim geçmişti ve şunu farkettim ki herkes hikayeyi eksik biliyodu. Ben eksik anlatmışım istemeden. Onun süreçlerini bilmediğim için hep umarsız tavırda olduğunu düşünmüştüm. Herkesin gözünde de öyleydi keza. Bu durumunun herkesin gözünde kötü bi imaj çizdiğini de eklemeden geçemedim doktora. Çünkü beni yıprattığı dönemin telafisini isticektim ondan. Keza herkesin onu 1 kaşık suda boğacağı düşüncesi konusunda ise gözü korksa da beni üzmediğin takdirde kimse kılına bile zarar vermez diye ekledim. O akşam sürekli çok şaşkınım diyip diyip durdu. Şunu da ekledi o akşam. İlk oturduğumuz masayı gösterip bu masa bizim masamız artık ve her şey burada başladı dedi. O cümleyi duyunca o kadar mutlu oldum ki! Saçma sapan bir masa... sevdiğim adam...

o akşam tus döneminin üzerimdeki sancılarından da bahsettim. Görüşememek! Kendisi artık bazı şeylerin değiştiğini ve bu konuda korkmamam gerektiğini söyledi. 2 güne bir nöbetleri olacağını, olsa da nöbet çıkışlarında soluğu direk benim yanımda alacağını söyledi. İlerleyen günleri o kadar güzel hayal ettirdi ki disney masalları halt etmişti. Hele ki kışı sevdiğini ve kış gecelerinde benle olduğunda nasıl olacağını hayal ettiğini... o akşam her şeyin değiştiğini ve KADER denen şeyin varlığına ilk defa inandığımı farkettim. Hayatımda ilk defa KADER dedim. KADER, sen nelere kadirsin!

Gece güzel bitti ve ayrıldık. Benim o haftasonu memlekete gitmem gerekiyodu ama aklımda burdaydı. Memlekete gittim. Sürekli mesajlaştık. Bi aksam ben ona gene ismiyle hitap edince sürekli bana doktor diyosun deme dedi. Ben de ne diyim peki dedim. O da söylerim ama sen der misin bilemedim dedi. Sen söyle bakalım dedim. Bana SEVGİLİM de dedi. O anı anlatmak çok zor ama şunu söyleyebilirim ki “aklım” çıktı!

Tüm bu zamanlarda ilk defa evime gelişini unutamıyorum. Koltuk değnekleriyle ağır ağır merdivenlerden çıktı ve kapının önünde şapşik suratıyla içeri girdi. Ayakkabısını çıkardı ve içeri geçti. Önce bana döndü ve elini uzattı. Ben şaşkın şaşkın bakıp elimi uzatırken saçmalama dedi ve sarıldı. O teni o kokuyu içine çekmek nası bi duygudur anlatamam! Huzur bulmak deyimi anlam buldu benim için. Daha sonrasında başımı onun omzundan yavaşça çektim. Ayrıldık ama sarılır haldeydik. Gözlerimin içine baktı ve yavaş yavaş dudakları dudaklarıma yanaştı ve işte o an...

when you finally kiss your crush!

Daha sonra koltuğa oturduk. Ayaklarını uzatması gerekiyodu. Yanına oturdum kucağıma aldım ve ben de göğsüne yattım. Sıcaklığı ve nefesi beni sarmıştı. Kollarıyla da sardı beni. Kedi gibi hissettim kendimi. Yerimi bulmuştum. Hem de hiç çıkmayacağım yerim... saçlarımı okşadı ve öptü. Sevdi beni. Kalp atışını dinledim ve kulağımdaki ritim benim kalp ritmimle aynıydı. Hızlı ve güçlü. O an ordan kalmak istemiyodum ama kahve yapıp geldim. Oturdum yamacına gene sohbet ettik ben ona sarılmış bi halde göğsündeki tatlı tatlı atan kalbi dinlerken... saçlarımı tekrar okşayıp öptü ve saçların çok güzel kokuyo dedi. Güzel dakikalar ve unutulmayacak anlar... konuşurken söylediği bişey de çok hoşuma gitmişti: “Panda ben seni seviyorum diyebilen bi insan değilim ama seni tanıyıp sana bu özel 2 kelimeyi söylemek istiyorum.” İkinci kez geldiğinde de sarılıp uyuyalım dedik. Sarıldık yattık yatağa. Ona sarılıp yatmak hayalimdi açıkçası. Yatakta yüzyüze bakarak yatıyoduk. O kadar yakından yüzünü incelecediğimde ise gözlerinin güzelliği karşısında sadece nefes alabildim. Kitlenmiştim. Yatakta sarıldık konuştuk öpüştük ve azıcık da seviştik tabi. O gün giderken kapının önğnde birbirimizden ayrılamadık. Bi o çekti beni yanına öptü bi ben çektim yanıma öptüm. Sıcacık nefesini solumak elimi ayağımı hissizleştiriyodu. Gitmeden önce ne konuşuyoduk bilmiyorum ama ağzından bi an “aşkım” kelimesi çıkınca şok oldum ben. Gerçi o da şok oldu ve sanki yanlış bişey söylemiş gibi hemen durdu. Neden durduğunu sorduğumda ise fazla abartı kaçacağını düşündüğünü söyledi. Ben de mutlu olduğumu söyledim. Özel bi insanı özel kelimelerle sarmak... benim için önemli bi noktaydı sonuçta.


İlerleyen günlerde bizim tayfa ile yaptığımız muhteşem çarşambalardan birine çağırdım. Gerilmişti en yakınlarımla ailemle tanışacağı için. İnsanların ona pek olumlu bakmadığını daha önce söylemiştim. O bilinmez 6 ayda olanlardan dolayı tabi ama vangörl ve kuzucuk herşeyi bildiği için artık öyle bi detay kalmamıştı. Sonunda vangörl ve kuzucuk da görücekti benim en değerlimi. İzmirde kovan'da buluştuk ve mekanı çok sevdi kerata. Yedik içtik sohbet ettik. Güzel bi gündü. Bizimkiler de gizliden ikimizin fotoğrafını çekmişler. Akıllılar ya :) fotoğrafları gecenin sonunda bana gönderdiler de tatlı tatlı birbirimize bakıyoruz. Böyle günlerden sonra işe başlaması gerekti doktorun. Şunu eklemedim tabi. Doktor İZMİR'i kazandı! (altyazıda KADER yazar) Çalışmaya başlayınca haliyle yoğun bi tempoya girdi. Nöbetler ve çalışma saatleri bomba! E haliyle görüşememeye başladık. Görüşmelerimiz baştan beri çok sık değildi ama haftada 1'e düşünce ben de isyanlara bağlamaya başladım ama sabrım her daim yerindeydi. Önceleri buluşma günlerini birlikte ayarlıyoduk ama ilerleyen günlerde artık ben tek başıma çabaladığımı farkettim. Buluşalım? Uygun musun? Çıkışta görüşsek? 3 gidelim 5 gelelim? Ben çıkışına geleyim bi yemek yiyelim?

Olay benim için abartı değildi ama korktuğum nokta tus zamanı mesajlaşırken de aynı şey olmuştu. Yemek yiyelim buluşalım denilip bi türlü görüşülememişti. Onun uygun olma durumu olmuyodu tabi. Gün aşırı nöbet tutması ya da 1 haftada 3 gün nöbet tutması durumunda ben de bişey diyemiyodum. Kimse öyle bi durumda zaten nöbetten çıktın ama benim yanımda olman lazım demez. O kadar bencil değilim ama bazen yanımda olmasını istedim mi istedim açıkçası. Haziran başında atamalar olacağı duyurusu geldi. Beni aldı bi telaş. Son atamalar son şans. Eğer bunda da olmazsa hiç hazırlanmadığım kpssye bi daha giricektim. Millet bi senesini veriyo ben bir sayfa bile çevirmemiş halde sınava girme düşüncesindeyim. Sınava girme düşüncesini bırak eğer tercihler olursa bi yere yerleşirsem izmirden gitme ihtimali... hele ki doktor varken hayatımda... allahım delircek moda gelmiştim. Bi taraftan ailemin boşanma durumları. Annemin yıkılışı ve aile içi kriz...

Adele - One and Only

Her şey üst üste gelmeye başladı. Atama mevzusunda kararsızlığın dibini yaşıyodum. Doktora açtım bu mevzuyu. Ben senin önğnde engel olmak istemiyorum temalı bir konuşma ve sonrasında ufak bi tartışma yaşadık. Sinirlerim çok bozulmuştu o akşam. Gitmek istemiyorum. Neden mi? İzmir benim için artık önemli bi noktaya geldi. Ailem dediğim kuzucuk ve vangörl burdalar. Aileme de yakın. Kuzenim ablam herkes neredeyse çevremde ve doktor da burda. Kim bırakır gider ki bu şehri? Doktor da benim için kalıyosun biliyorum demeye başladı. Beni kötü bi duruma sokuyosun diyip diyip durdu. Evet neden olarak onun varlığını gösterebilirdim ama sadece o değildi işte. 1 sene boyunca izmir gibi bi yerde açılabildiğin iş arkadaşlarının olması ve ailenin de yanında olması demek çok fazla anlam ifade ediyodu benim için. Bunu ona anlatamadım. Nedenlerden birisin ama asıl neden olarak bi sorumluluk hissetmemesi gerektiğini anlatamadım. Tartışma da ordan çıktı zaten. Bi daha bu konuyu açmamak üzere kapattık. Güya uzun zaman sonra ilk defa dışarda buluşmuştuk. Gel sana bi bira ısmarlayayım demişti. Çok sevinmiştim. Bişeyler paylaşıyoduk çünkü. Neyse o gece sıçmık bir halde ağlıcak modda eve gittim. Doktor o akşam vedalaşırken de biraz soğuktu. Kimi arasam kimle paylaşssam bilemedim. Vangörl uyuyodu kesin. Kuzucuk desen artık onu bu muhabbetle sıkmaktan öteye geçmiştim. Eve geldim. Açtım bilgisayarımı ve tercih listemi oluşturmaya başladım. Önümde tercih etmek istediğim iller karşımda tercih formu. Öyle bi ona bi buna baktım ve bi sigara yaktım. Sadece bakabiliyodum. Daha sonra çok değerli dostum geldi aklıma. Derdimi her daim dinleyen en ufak bi durumda bana kendimle yüzleşmemi sağlayan dostum. Eskiler bilir onu. Yeni katılanlar ise sadece laf arasında duymuştur belki. Neyse gırtlağıma kadar dolmuş bi şekilde telefona sarıldım. Yayık ayranı yazıyodu ekranda. Ara tuşuna bastım. 1... 2... 5... Ve açtı sonunda. Naber nasılsın pandam diyince dayanamadım koyuverdim kendimi. Ağlamaktan 5 dakika konuşamadım. Onu da korkuttum tabi. Ah salak kafam gecenin 12 buçuğunda neden ararsın milleti!? Hem de ağlayarak!

Neyse sakinleşince anlattım biraz olanları. hala hıçkırıyodum. gözlerimden yaş da gelse sakin sakin ağlamaya başladım ve anlattım. Doktorun önemini... kendi hesaplaşmalarımı... atanırsam üzülücem atanmazsam üzülücem modlarımı... aile durumlarını... hepsini tek seferde kustum. Her zamanki sakin sesiyle bana sakin olmamı söyledi yayık ayranım. Konuştuk saatlerce. Bana neyi neden görmek istediğimi anlattı. Hayatımdaki olabiklecek değişikliklerin sonuçlarını anlattı. Ben ki karşıma bu sorunla kim gelse ona soyleyeceğim şeyi yayık ayranım bana söyledi. Sevgili geçicidir! Sen hayatını kur yanında olursa zaten olur yanında olmazsa zaten hiç olmıcaktır! Bu acı lafı ben başkalarına söylerken geldi beni buldu ve haklıydı kendisi. Ağlamam kesilmişti ama içim hala acıyodu. 1 senede yaşadığım güzellikleri ve hlaa yaşadığım mutluluğu arkamda bırakıp gitme düşüncesi beni korkutuyodu açıkçası ama bir karar almam lazımdı. Eğer ki puanımla bi yere atanacak durumdaysam ve tercih yapmazsam üzülücektim. Tercih yaparsam ve gidersem ona da üzülecektim. Öyle iki ucu boklu değnekti. O akşam 4te kalkıcak olan adamı 2 buçuğa kadar telefon başında tuttum. Ona da üzüldüm açıkçası. Sonra biraz daha rahatlamış bi şekilde telefonumu kapattım. Bi sigara yakıp tercihlerimi yaptım ve gönderdim arkama bakmadan. Madem ki hayat bana böyle bi yol çıkarmıştı ben de o yolu kendime göre düzenlicektim. O gece uyudum ve işe gittim. Hayatımı normale döndürmeye çabaladım.

Aile mevzularına gelirsek de annemle babamın arası kötüydü zaten. Boşanma kararı almışlardı. Bu olay da üstüne tuz biber oldu. Kendimi bitkin hissediyodum. İş stresi de vuruyodu bi taraftan. Uyku bana uğramamaya başlayınca ben de kendimi bi psikiyatrda aldım. Derdimi anlattım. O da bana 2 tane ilaç verdi. Onları kullanmaya başladım. Tamam eyv sersemletip beynin çalışmasını engelliyo hatta gece uyku getirme konusunda 10 numaralar ama işe gidince de uyumaya başlayınca olmıcak bu dedim. 1 gün rexapin alıp gitmiştim de o gün sabahtan öğlene kadar uyumuşum koltuğumda. Kimse de gelmemiş allahtan. İnsanlar bi soru sorunca cevaplayamaz moda gelmiştim. Kafamdaki ağırlıkla hiç bir iş yapamaz oldum. Pes ettim bıraktım. Eski halim daha iyiydi. Dışardan neşeli fakat içerden panik ve üzgün...


3 gün sonra kpss vardı. Tercihlerin açıklanması gerekiyodu. Bu süreçte doktora da tercih yaptığımı söylemiştim ama bana inanmamıştı. Sen kesin yapmamışsındır dedi sürekli. Gerilmeye başlayınca da konuyu kapatıyoduk. O günden sonra görüşmemiştik yüzyüze. Ben özlemiştim. Sıkıntılıydım ama bana sarılsa tüm yaralarımın kapanacağını ve içimdeki karartının geçeceğini biliyodum ama bi türlü görüşemedik. Bu anlarda onu yanımda çok istedim çok aradım ama arka arkaya nöbetlere kalınca hiç bişey de diyemedim. Onu çok aradım o zamanlar. kokusunu içime çekmek yeticekti yada o gözlerine bakmak... Tercih yaptıktan 2 gün sonra cuma günü işten çıkmıştım. Metro beklerken msj geldi arkadaştan. Tercihler açıklanmış diye. Korktum açıkçası. Bi daha yerleştirilemediniz yazısı görmek istemiyodum. Aslında yerleştirilemediniz yazısını görmek bi nevi rahatlatıcaktı beni. Çünkü izmirden sevdiklerimden ayrılmıcaktım. Telefon çekmeyen metro altında zorla girdim ösymnin sitesine. Açtım sayfayı ve baktım ekrana mal mal. Yüklemesi geç oldu ve sonunda açıldı ama ilk başta bakamadım. Sayfayı aşağı indirdim...



p.s. sakallar çocum bana bi yorum bırakmışsın ilk partta ona cevap verdim orda bi bak istersen.